Eddington
Çürüyen Bir Çağın Gölgesinde Yaşamak
Eddington
Çürüyen Bir Çağın Gölgesinde Yaşamak
Eddington, son dönemin adı epeyce öne çıkan isimlerini kadrosunda ağırlıyor. Oscar kazanan oyuncular, popülerlikleriyle izleyiciyi filme çeken isimler filmin en dikkat çekici özelliği olarak 2025 yılına damga vuruyor. Keşke filmin kendisi için de bunu söyleyebilseydik.
Maskelerin Ardındaki Kaos
Filmin yönetmenliğini ve yazarlığını; Midsommar, Hereditary, Beau is Afraid filmlerinden tanıdığımız Ari Aster yapıyor. Filmin kadrosu şu şekilde sıralanıyor : Joaquin Phoenix, Emma Stone, Pedro Pascal, Austin Butler, Deirdre O’Connell, Michael Ward, Luke Grimes.
Midsommar ve Hereditary filmleriyle korku filmi türüne heyecan katan, korku türüne yeni bir soluk getiren yönetmen, Beau is Afraid filminde bazıları için bir miktar hayal kırıklığı yaratmıştı. Aslında film seyirciyi ikiye bölmüştü. Küçük bir fiyasko sayılacak filmden sonra seyirci için beklenti düşmedi diyebiliriz. Eddington filminin adı ve kadrosu duyurulduktan sonra ilk iki filminin referansları sayesinde, seyirci aynı heyecanla yönetmenin yeni filmi için gün saymaya başlamıştı. Filmin dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapması ve dikkat çekici kadrosuyla kırmızı halıda arz-ı endam etmesi, filmi belki de 2025 yılı Cannes günlükleri adı altında en çok konuşulan filmlerden biri yaptı. Cannes Film Festivali’nin seçkisinde ana yarışmada yarışan film, festivalden ödülsüz ve yeterince övgü alamadan ayrıldı. Özellikle Pedro Pascal’ın sosyal medyadaki görünürlüğü film için önemli bir tanıtım oldu.
Film, modern bir Neo-Western olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca Kara Komedi türünün etkilerini de taşıyor. Pandemi dönemi, sosyal parçalanma, politik kaos ve paranoid dijital kültür gibi temaların ve fikirlerin etrafında dönüyor.
Eddington filmi, adını filmin geçtiği yerden alıyor. Film, pandemi sırasında, Covid-19 etkileriyle başlıyor. İnsanların maskeli halleri çok da uzak geçmiş olmayan bir zaman dilimine işaret ediyor. Pandemi ve önlemleri etkisinde sıradan bir yer olan Eddington’ın şerifi Joe Cross (Joaquin Phoenix) maske takmayı reddeden, çünkü Eddington’da Covid-19 virüsünün olmadığını savunan biri olarak resmediliyor. Onun tam karşısında Eddington’ın uzun soluklu başkanı olarak Ted Garcia (Pedro Pascal) yer alıyor. Geçmişten gelen bazı husumetlerin de etkisiyle aralarında bir soğuk savaş başlıyor. Joe Cross yeni seçim dönemine girerken Ted Garcia’nın rakibi olarak başkanlığa adaylığını koyuyor. Aralarında yaşanan seçim rekabeti Covid-19 etkileri, sosyal medya kirliliği ve Black Lives Matter söylemleriyle katmanlanıyor.
Amerikan Rüyasının Çatlaklarından Süzülen Gerçeklik
Amerika’nın son yıllarda siyasi etkinliğini nasıl kullandığı, aktif siyasetin insanlar üzerindeki etkisi ve asla sona ermeyen ırk ayrımcılığı bir grup insan üzerinden anlatılıyor. Ari Aster’in kamerasından; telefon ve televizyon ekranlarının artık her yerde bulunması, insanların hem bu görünürlükten şikayetçi olması; ama aynı zamanda bunun bir bağımlılığa dönüşmesinin insanlık için bir tehdide evrilmesi yansıyor. Ari Aster’in kamerası her zamanki gibi tekinsiz. Normal bir yükselme anını bile bir gerilim hattına dönüştürebiliyor.
Eddington’ın hikayesi oldukça yakın bir tarihi anlatıyor; fakat anlattıklarını filmin senaryosunu dağıtarak yapıyor. Eddington baştan sona politik sinemaya hizmet ediyor. Korku türüne başarılı örnekler vermiş bir yönetmenin farklı bir türü denemesi riskli elbette. Bu riski almasına rağmen üstesinden gelemediğini düşünüyorum. Filmin ekran süresi epey uzun. Anlattıklarını daha kısa sürede anlatabilmesini tercih ederdim. Açıkçası yeni tür denemeleri onun sinemaya olan bakışının nasıl da uçsuz bucaksız olduğunu ve sinemaya sadece bir iş olarak bakmadığını gösteriyor. Yine de ortada çok başarılı olduğu bir korku türü var ve ona geri dönmesini arzu ettiğini söyleyebilirim.
Dünya meselelerini anlatmak yönetmenler ve yazarlar için cezbedici olabiliyor. Dünya böyleyken ‘bir söz de ben söylemek isterim’ minvalinde filmler çekebiliyorlar. Eddington ne yazık ki, tüm bu A-list kadrosuna, yönetmenin geçmiş filmleri dolayısıyla kazandığı popülaritesine ve çabasız reklam görünürlüğüne rağmen sınıfta kalıyor. Amerika’nın ve Amerika etkisinde yaşayan dünyanın kaosunu, küçük bir kasaba üzerinden ve etkili-etkisiz bir grup insan aracılığıyla anlatmak fikir olarak güzel olsa da senaryonun sarkması nedeniyle seyirci üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olamıyor.
Eddington’da sıradan insanları sıradanlıklarından çıkarıp, özgürleştirme adı altında hastalıklı ve ötekileştiren bir portre çiziliyor. Modern dünyanın keşmekeşine; silahlar, ilaçlar, paranoya, sosyal medya ve en çok da insanın anti-evrimiyle ışık tutuluyor. Dünyanın her sahnesinde olduğu gibi, her konuda zıt fikirlerin çatışması Eddington’ın merkezine aldığı eylem olarak öne çıkıyor. Eddington; yalnızlaşmaya, birlik beraberlik duygularının köreltilmesine edilgen bir bakış sunuyor. Film gerçeklik anlamında önemli bağlamlara sahip, yine de bazen metaforlarla hikayesini destekleme ihtiyacı duyuyor. Afişinde bile Amerika’nın ya da insanlığın olası düşüşünü simgeleyen düşen bizonlar görmek, Ari Aster’in korku türünden çok da uzaklaşmadığının işareti sayılabilir. Felaket senaryolarını dünyanın her gün yenilenen kaoslarıyla besleyerek yazması takdire şayan, ancak yapmak istediklerini daha göz alıcı ve etkileyici bir dille yansıtamıyor.
Oyuncu kadrosu göz kamaştırıcı bir şekilde afişinden göz kırpıyor. Film, son dönemin adı epeyce öne çıkan isimlerini kadrosunda ağırlıyor. Oscar kazanan oyuncular, popülerlikleriyle izleyiciyi filme çeken isimler filmin en dikkat çekici özelliği olarak 2025 yılına damga vuruyor. Keşke filmin kendisi için de bunu söyleyebilseydik. Bir sonraki Ari Aster filmini yine heyecanla bekleyeceğim. İki muazzam filmin referansları benim için hala geçerli. İyi seyirler dilerim.
Yönetmen / Yönetmen : Ari Aster
Görüntü Yönetmeni : Darius Khondji
Müzik : Bobby Krlic, Daniel Pemberton
Oyuncular : Pedro Pascal, Joaquin Phoenix, Emma Stone, Austin Butler, Deirdre O’Connell, Michael Ward, Luke Grimes
ABD / Westren-Gerilim-Komedi-Dram / 148 Dk.