Mariko Minoguchi’nin bol ödüllü ilk uzun metrajı “Benim Sonum Senin Başlangıcın / Mein Ende. Dein Anfang”
“Bu film yas tutmak ve aşk, affetmek ve suç hakkında. Aynı zamanda hayatın bize getirdikleriyle bir şekilde başa çıkabilme umuduna dair.”
Yazar Yönetmen Mariko Minoguchi
1988’de Alman anne ile Japon babanın kızı olarak Münih’te doğan Mariko Minoguchi çok genç yaştan beri sinemayla ilgilenmiş. 16 yaşında kurgucu olarak staj yapmış, ilk kısa filmini hiçbir destek almaksızın 18 yaşındayken tamamlamış. Sinema eğitimi almayan, ancak pek çok yönetmene asistanlık ederek ve kısa filmler çekerek kendi kendini yetiştiren Minogouchi’nin ilk uzun metrajlı filmi “Mein Ende. Dein Anfang / Benim Sonum. Senin Başlangıcın“, 2019 Alman Sinema Yazarları Derneği En İyi İlk Film ve En İyi Senaryo, 2020 Riviera En İyi Film, 2019 Biberacher İzleyici Ödülü, 2019 Lünen’de Saskia Rosendahl’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, 2019 Braunschweig Alman-Fransız Gençlik Ödülü, 2019 Ahrenshopper İzleyici Ödülü ve 2019 Exground (Wiesbaden) En İyi Alman Yapımı Film ödüllerini kazanmış.
Minogouchi’nin yazıp yönettiği “Benim Sonum. Senin Başlangıcın“, birbiriyle ilgisizmiş gibi görünen iki öyküyü ustalıkla iç içe geçiren bir film.
Film, doktorasını yapmakta olan fizikçi Aron’un zamanın çift yönlü olduğunu, geçmişle geleceğin şimdiki zamanı aynı şekilde etkilediğini anlatan, tesadüfi gibi görünen seçimlerin aslında önceden belirlenmiş bir planın parçaları olduğunu ileri süren sunumuyla başlar. Kanımca, bu girişin amacı, Minogouchi’nin öyküsünü dört boyutlu bir bulmaca olarak kurguladığını belirtmektir.
Metro’da ilk karşılaştıkları anda birbirlerine ilk bakışta âşık olan Nora (Saskia Rosendahl) ve Aron’un (Julius Feldmeier) iki yıldır süren harika bir birliktelikleri vardır. Kızının müthiş yeteneği olduğu buz patenine yatırım yapmış olan, pateni bırakarak bir markette çalışmasını bir türlü hazmedememiş olan Nora’nın annesi biraz kırgın ve mesafeli de olsa, Aron’un sevecen anne ve babası Nora’ya çok düşkündürler. Nora ve Aron bir banka soygununa denk gelirler ve Nora’yı korumak isteyen Aron vurularak ölür. Mahvolan Nora, bu beklenmedik faciayı, neredeyse hiç tepki vermeksizin gece hayatına dalarak atlatmaya çalışır…
İzleyici, Nora ile Aron’un öyküsünün paralelinde kentin başka bir bölgesinde bir markette gece bekçisi olan Natan’la (Edin Hasanovic) karşılaşır. Kız arkadaşıyla sorunlu bir ilişkisi olan, taptığı küçük kızları Ava’ya (Marta Bauer) müthiş yakın Natan, Ava’da lösemi olduğunu ve uyumlu bir donörden kök hücre temin edilene kadar çok pahalı bir deneysel tedaviye ihtiyacı olduğunu öğrenir. Aptalca bir sebep yüzünden işini kaybettiğinde kızının tedavi masraflarını ödeyen sigortası da durdurulan Natan, çocukluk arkadaşı Maxi’nin karanlık teklifini kabul etmek zorunda kalır…
Bir gece yarısı, çocukluk anılarıyla Aron’la geçmişini ve olası geleceğini düşlerken nerdeyse kendinden geçmiş bir halde yolda yürüyen Nora hızla giden bir arabanın altında kalmak üzereyken, kendisini kenara çeken güçlü bir el tarafından kurtarılır. Böylece Nora kendi gibi yaralı birisiyle, Natan’la tanışır. Yapayalnız kalmış ve kafası karışmış genç kadın, her yardıma ihtiyacı olduğunda karşısına çıkan bu düşünceli ve ilgili adamda bir teselli aramayı dener. Aslında Nora, Natan’ı tanıdığını ve tuhaf bir şekilde onunla bir bağ içinde olduğunu hisseder. Ancak bu bağ ortaya çıktığında Nora, bunun hayal edebileceğinden çok daha korkunç olduğunu fark eder. Çünkü her şey birbiriyle bağlantılıdır…
Mariko Minoguchi, bu ilginç hikâyeyi kronolojiyi kimi zaman alt üst ederek, izleyicinin bir bilmece gibi çözmesini bekliyor. Ancak anlatıyı zirveye ulaştıracak olan sürprizin çok kolay tahmin edilir olması, Minoguchi’nin Aron’un ağzından “déja vu”nün geleceği anımsamak olduğunu iddia ederek en beklenmedik durumları bile önceden belirlenmiş bir plana / kadere bağlaması gerilimi çok erken düşürüyor.
Bu arada, filminin finaline getirdiği Aron ile Nora’nın ilk tanışma sahnesini, Aron’un ikilinin isimlerinin birbirinin tersi olarak yazıldıkları üzerinden “Benim Sonum. Senin Başlangıcın” sözleriyle bitirmesi, öykünün gelişimiyle pek bağlantılı olmasa da hoş bir tat bırakıyor.
Sonuç olarak Mariko Minoguchi ilgiyle seyredilen sağlam anlatılmış öyküsünü oyuncularının ustaca yorumlarının da desteğiyle parlak bir tonlamada aktararak, yönetmen olarak aldığı ödülleri hak eden, geleceğinden ümit besleyeceğimiz bir sinemacı olduğunu kanıtlıyor.
Ancak, hem felsefi ve bilimsel olarak pek de tatmin edici olmayan öyküsü, hem de arada bir karşımıza çıkan ufak tefek mantık hataları, olgun bir senaryocu olmak için henüz kat edecek uzunca bir yolu olduğunu gösteriyor.
Yönetmen / Senaryo : Mariko Minoguchi
Görüntü Yönetmeni : Julian Krubasik
Müzik : Jack Robert Ritchie
Oyuncular : Saskia Rosendahl, Julius Feldmeier, Edin Hasanovic, Marta Bauer, Emanuela von Frankenberg, Leonard Kunz, Michelle Barthel, Anna Drexler
Almanya / Dram-Romantik-Fantastik / 111 Dk.