Kaybedenler Kulübü Yolda
DEVAM FİLMİNDE İLK FİLMİN BÜYÜSÜ BOZULMUŞ!..
Yönetim ve senaryo: Mehmet Ada Öztekin/ Görüntü: Sedat Yücel/ Müzik: Toygar Işıklı/ Oyuncular: Nejat İşler, Yiğit Özşener, Hande Doğandemir, Merve Çağıran, Rıza Kocaoğlu, Sarp Akkaya, Şafak Başkaya, Zeynep Özyağcılar/ TMC yapımı
2011’deki ilk filmi ne kadar sevmiştim/sevmiştik!…“Ne kadar özgün, farklı, taze, ‘genç’ bir film…Gençliği anlatacağız diye yola çıkıp karşımıza olmadık şeyler getiren genç yönetmenlerin, 40 yaşının eşiğinde bu filmi çeken Tolga Örnek’i kendilerine örnek almasını dilerdim” diye yazmıştım.
Ve filmi üç yıl sonra çıkan 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabıma almakta duraksamamıştım.
Ama yedi yıl sonra gelen bu devam filmi ayni etkiyi yapmıyor. Öncekinin ortak senaryo yazarı Mehmet Ada Öztekin’in bu kez yazar-yönetmen olarak varlığına rağmen…Sanki büyü bozulmuş, yarı yolda birşeyler kaybolmuş gibi.
İlk filmde en hoşuma giden şeylerden biri, filmin bizde ilk kez radyo ve radyo programcılığı alanına değinmesiydi. Belki benim de yıllar boyu (TRT’de ve sonra özel birkaç radyoda) yaptığım bir yan iş olduğu için…
Gerçi ben sadece müzik programları yapmıştım. Oysa filmin kahramanları Kaan ve Mete çok daha fazlasını yapıyorlardı. Bir yaşam tarzı, bir ‘varoluşçu’ felsefe, bir kadın-erkek ilişkileri raporu sunuyorlardı. Kendi gündelik hayatlarından ve deneyimlerinden yararlanarak…
Aslında bu film de ayni yoldan gidiyor. Ve ayni erkek oyuncuların yanına yeni eşler vererek, bize üç çifti tanıtıyor. Kaan- Nejat İşler’in bahtına bu kez Hande Doğandemir düşüyor: evlenmek üzereyken karşılaştığı bu içe dönük, huzursuz, yalnız ve kendisinden hayli büyük erkeğe takılıp onun motosikletiyle Anadolu’ya uzanan..
Yine motosikletli Mete’nin bahtına Merve Çağıran çıkıyor. Bir üçüncü çiftse yayımcı Sarp Akkaya ve onun sakar, alkolik obur ve yalancı yardımcısı, ilk filmde de oynayan Rıza Kocaoğlu’dur. Kocaoğlu bu kez yayımevine bizzat gelip yeni kitaplarını bırakan (Tuna Kiremitçi gibi!) ünlü yazarların dosyalarını yok etmeyi iş edinmiş bir avare kişiyi oynuyor. Ve de iyi oynuyor.
Film ilki gibi hayli küfür içeren (ama bu kez dozu daha fazla!), edepsizliğin sınırlarında dolaşan, seks sahneleri hayli cüretkar bir yapım. Bu kez hayli dışa da açılmış: kahramanlarımız İstanbul’dan İzmir’e, Bodrum’a, Seferihisar veya Ölü Deniz’e dek uzanıyorlar.
Ama tüm bunlar filmi beklendiği kadar ferahlatmıyor. Ve ilkinin etki düzeyine ulaştıramıyor. Bu kez gencecik kızların orta yaşa gelmiş Nejat veya Yiğit’e ilgileri, o yaş grubu erkeklerine abartılı bir kompliman gibi duruyor. İlk girişimin –seksten kariyere- kadınlardan gelmesi bile bu temel durumu değiştirmiyor.
İlk filmin temelini oluşturan o ‘varoluşçu felsefe’ bu kez yine var. Ama ilk filmdeki içtenliğe ve melankoliye ulaşamıyor. Bir tür ‘pseudo-existentialisme/ yapay-varoluşçuluk’ olarak kalıyor. Yine ilk filmdeki zengin toplumsal gözlem ve bunun içerdiği eleştiri de pek ortaya çıkmıyor.
Benzer biçimde, ilk filmdeki görüntü yönetmeni Burak Kanbir’in o deneysel görselliği de yok. Gerçi bu filmin görselliği de iyi ve doyurucu.
Ama ilk filmde Örnek-Kanbir işbirliğinin, benim o zaman yazdığım gibi “beyaz perdeyi bir film boyunca geniş ve bembeyaz bir müsvedde sayfası gibi kullanmak, renklerle oynamak, siyah-beyazı karıştırmak, yakın planlarla kahramanlarının ruhuna nüfuz etmek, perdeyi bölüp parçalamak” vb. çabaları bambaşkaydı.
.
Velhasıl büyü bozulmuş. Ve filmin baş özelliği bence belli bir sıkıcılık olmuş. Nejat İşler’in zor anlaşılan konuşması ise filme hizmet etmiyor doğrusu…
Ama ses bandının en az ilk filmdeki kadar iyi olduğunu ve ‘filmi dinlemenin’ çok keyifli olduğunu belirtmeliyim.
Filmi haftasonu izledim. Tek kelimeyle berbat bir film. Sigara ve alkol tüketimine hizmet etmiş. Türkiye’de yönetmenlere fırsat verilse hepsi pornocu olur. Bu kadar seks kurgusu neden anlamak mümkün değil. Filmde oyuncular sanayide dayak yiyor. Ama kavga sahnesini bile çekmemişler. Fiyasko. İlkinden çok uzak. Ayyaş iki radyocu. Birde Mustafa Musa. Pompaci arkadaşlar. Fazlasıyla ahlaksızlığı öğretiyor. Kültür bakanlığı filme nasıl izin vermiş inanılır gibi değil. +18 bile az gelir. Türk sineması # kötü senaryo ile az para harcamak çok para kazanmak üzerine dizayn ediliyor.