Koca Dünya
İki kardeşin yolculuğuyla
Reha Erdem’in “Koca Dünya”, umutla karamsarlığın iç içe geçtiği yürek burkucu bir film. Sadece genç oyuncularıyla umut veriyor bu ödüllü film.
Anne ve babalarının terk ettiği Ali ve Zuhal yetimhanede büyümüşler. Birbirlerine benzemiyorlar hiç. Şimdiyse Ali bir tamirhanede kalfalık yaparken, bekarların kaldığı bir pansiyonda yatıyor. Ali, transseksüel hayat kadınıyla da beraber oluyor arada bir. Bu kadından anne sıcaklığını mı alıyordu Ali? Zuhal de bir ailenin yanında. Aile, Ali’ye kız kardeşini göstermiyor. Ali, çıraktan korkunç haberi alıyor. Karısı ve kızı olan adamın kız kardeşine nikah kıyacağını öğrenen Ali, motosikletine atlayıp apartman dairesine ulaşıyor ve aileyi bıçakla yaralıyor. Onlar hakkında hiçbir bilgi yansımıyor filmden. Ölmüşler miydi? Ali, kız kardeşiyle İstanbul’un dışına gidiyor. Şimdi ne olacaktı? Kasabaya yerleşemeyen kardeşler, ormanı kendilerine yaşam yeri seçiyorlar. Ormanda, göl kenarında kendilerine yeni yaşam kurabilecekler miydi?
Gerçekliklerin ortasında…
Yönetmen Reha Erdem, motosikletle yolculuğu ve de ormanda yaşama fikrini gerçeküstücü bir dille yansıtırken, ormandaki doğal yaşama da gerçekçi bir bakış atabiliyor. Aslında gerçekle gerçeğin ötesi öylesine birbirine giriyor ki, bir yerden sonra hepsi acı veriyor insana. Gerçeklikler ortasında kalıveriyorsunuz. Su yılanları, kurbağalar vb. Beyaz keçi ve iki yaşlı insan gerçeküstücülüğü çoğaltıyor filmde. İşte filmde görünen her şey, gerçekle gerçeküstücülüğü iç içe geçiriyor. Gerçeküstücülükte bir rüyanın içindeymiş gibi hissedebiliriniz.
Zuhal, yaşam alanı yarattıkları ormanda Ali işe gittiğinde yapayalnız kalıyor. Kusmaya başlayan Zuhal hamile miydi? Ormanda yalnız dolaşan yaşlı bir kadın yanına geliyor. Ezberlediği kelimeleri konuşup gidiyor “babasını arayan” bu yaşlı kadın. Zuhal, yalnızlık korkusunu yenmek için etrafta keşif dolaşmaları da yapıyor. O yaşlı kadının yerde yattığını gören Zuhal, öldüğünü anlıyor. Sonra da sığınak oluyor ölü kadın onun için. Kardeşine bile söylemiyor. İnsanın, insan olmadan varoluşu zordu.
Ali, kasabada motosiklet tamiri yapan bir yerde çalışmaya başlarken, panayırda falcı kadına takılıyor. Genç bir adam olan Ali’nin de kadınlara ihtiyacı vardı. Kız kardeşini çoğu zaman yalnız bırakan Ali, falcı kadının kazığını da fena halde yiyor. Farkına vardığında sigara parasının bile kalmadığını acıyla öğreniyor. Bu filmin çok acıtıcı olması, ruhu yakması gerçeklikle gerçeküstücülüğün birbirinin içine geçirmeyi başarabilmesindeydi belki. Gerçekten insanın ruhuna acılar indiriyor film. Filmi izlerken, hep daha kötü bir şeyler olacakmış gibi tedirgin bir bekleyiş içine de düşüyor insan. Orta koltuğunuza oturarak sinema perdesinde yaşamak gerek tüm bunları.
Umut var mıydı?..
Filmi izlerken insanın zihnine oturan şey, umudun olup olmadığı sorusuydu belki de. Filmin final bölümü, gerçek anlamda ortada bırakıyor ve karamsarlığa itiyor insanı. Film bittiğinde hiçbir şey bitmiyor ve her şey yeni başlıyordu sanki. Kısırdöngü gibiydi. Sinemadan çıktığınızda en iyimser yorumu getirmeye çalışsanız bile kasvetli duygudan çıkamıyorsunuz. Yönetmenin 2008 yapımı sinemaskop “Hayat Var” filmi kadar karamsar, 2016 yapımı “Koca Dünya” filmi. Erdem, pesimist bir yönetmen ve sineması nihilizme doğru gider mi? Tüm bunlara karşılık Erdem, çocukları ve gençleri öne çıkartan bir yönetmen. Paradoks gibi.
“Koca Dünya” filminin görselliği etkileyici. Karamsar ruhla buluşuyor. Gri bulutların altında puslu bir dünya yansıyor perdeden. Gençler, bu koskocaman dünyada yapayalnız ve geleceksiz. Yoksulluk da var. Daima para konuşuyor. İnsan olmak ve erdemlerini taşımak rüyada gibiydi olmak sanki. Filmin müzikleri de bu ruhlarla örtüşmüş.
1960 yılında İstanbul’da doğan sinemamızın değerli yönetmenlerinden Reha Erdem, Paris’te sinema okudu. 1988 yapımı siyah-beyaz “A Ay” filmiyle ilk uzun filmini çekti. 1999’da “Kaç Para Kaç”, 2006’da “Beş Vakit”, 2008’de “Hayat Var”, 2009’da “Kosmos”, 2013’te “Jin” ve aynı yıl “Şarkı Söyleyen Kadınlar” gibi önemli filmleri sinemaya armağan etti. Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu ve Zeki Demirkubuz’la beraber sinemamızın yaşayan önemli yönetmenlerinden. Erdem’in bu filmi, 2016’da 23. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Görüntü Yönetmeni” ve “Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu” ödüllerini de kazanmıştı.