Köpek Davası / Le procès du chien 

Cosmos’un yaşam hakkı üzerine ortaya karışık bir film

85 dakikalık filmde hem gülmek hem de düşünmek serbest. Araya feminizm, çocuk tacizi ve  kadına seks özgürlüğü girmeseymiş daha iyi olurmuş. Durum hep absürd, hem komik, hem de dramatik olduğu için bunu sinemaya aktarmak da kolay olmamış. Ben bütün hayvanseverlerin içi yanarken filmin Türkiye’de çok daha fazla ilgi çekeceğini ve beğenileceğini düşünüyorum.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Köpek Davası dediğiniz zaman belli bir yaşın üzerindeki Türklerin ve buradaki google’un aklına “köpek ve bebek davası” diye Yassıada duruşmaları gelir. Oysa Köpek Davası diye bir film var ve KATLİAM Yasası çıktığından beri bizi de fena halde ilgilendiriyor: can dostlarımız, dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar sokaklarda yaşayan köpekler, halk sağlığı için bir tehlike ise nasıl ortadan kaldırılmalı? Uyutulmalı mı, vahşice, zehirlenerek, ıssız adaya atılarak öldürülmeli mi, boğulmalı mı, bu gaddarlık belediyelerin üzerine atılıp eller yıkanmalı mı? Az bağrışmadık malum. Köpekleri ne yapalım konusu İsviçre’yi de germiş ve bu konuda duyarlı bir kadın sinema oyuncusu, ilk uzun metrajına da imza atarak “Le Proces du Chien” filmini çekmiş ve oynamış. Genelde deli dolu karakteri olan Laetitia Dosch, bu filmde, bir köpeğin avukatı rolünü de üstlenerek hem sevimli, hem sorgulayan bir film çekmiş. Köpeğin suçu ısırmak. Ve bu suçu üç kez işlemiş olduğu için uyutularak öldürülmesi gerekiyor. Köpeğin sahibi, can dostunu kurtarmak için genelde kaybedenlerin avukatı olan Avril’i tutuyor ve asrın en ilginç davası görülmeye başlıyor. Çünkü avukat Avril hanım, bu kez davasını kazanmaya kararlı.

Köpeğin hakları olan bir birey olarak görülmesini kabul ettiriyor. Ve ortaya büyük bir etik jüri çıkıyor, her dinin temsilcisinden tutun da filozoflara, yazarlara, veterinerlere kadar kimler yok ki. Duruşmalara çenesi ısırılan ve yüzünde izi kalan şikayetçi kadın ve şirret avukatı ile ısıran köpek de katılıyor ve savunmasını yapmak istercesine bol bol havlıyor. Köpekli ama çocuk filmi değil.

Köpekli ama çocuk filmi değil

Durum hep absürd, hem komik, hem de dramatik olduğu için bunu sinemaya aktarmak da kolay olmamış. Ben bütün hayvanseverlerin içi yanarken Türkiye’de çok daha fazla ilgi çekeceğini ve beğenileceğini düşünüyorum. Evet, biraz karmaşık, üzerken güldürüyor, güldürürken düşündürüyor ama ortada bir gerçek var: o da bu dünya sadece bizim değil. Her ne kadar İNSAN denen en vahşi tür olan iki ayaklı memeli yaratık bütün dünyayı kendine göre organize etmeye kalkıyorsa da köpekler onların yarattığı bir tür. Evet, köpekler, kurtların evcilleştirilmiş, insanlarla birlikte yaşamaya mahkum edilmiş türü. Yani kızsak da sevsek de sevmesek de, onlar artık insanlar olmadan ormanda, sokakta yaşayamıyor? Eğitsek de eğitmesek de, havlıyor. Köpek havlayacak tabii, ama iyi eğitilirse, havlaması kontrol edilebiliyor. Isırma konusu biraz daha karmaşık. Filmde en beğendiğim kısım bu oldu, çünkü bilim insanları da bu konuda ilginç bilgiler verdi.

Kişisel tarihim ve Pafi

Köpek hangi koşullarda ısırır? Hayvanları çok seven ve yaşam haklarına saygı duyan biri olarak, terkedilmiş cins bir ev köpeğini sahiplenmek için İzmir’e kadar gidip talepkâr oldum. Pafi ile tanıştık, anlaştık. Ama bu dünya sevimlisi cins köpek, kendisine ödül mamalar da armağan etmiş müstakbel sahibi olan beni, elimden ve çenemden, kontrol edemediği kuvvetli çenesi ve sivri dişleriyle öyle bir ısırdı ki, patlattığı damarın akan kanını durdurabilmek için soluğu hastanede aldık. Pafi’ye olan sevgim hala burnumun direğini sızlatıyor, ama benden sonra da bir iki ısırma vakası olunca koruyucu ailesi onu bahçede bakacak birine terk etmiş. Pafi neden ısırıyor? Isıran köpek vazgeçer mi, yoksa İsviçre yasalarındaki gibi uyutularak tehlike ortadan kaldırılmalı mı? Bu, komik bir filmde tartışılmayacak kadar hukuki ve adli bir soru. Kendisini dünyanın hakimi zanneden bir tür olan insan, kendisine tehlike gördüğü her türü öldürme hakkına sahip midir?

Oyunculuklar iyi Filme geri dönersek, aslan payını, filmi hem yöneten hem oynayan Laetitia Dosch kendine ayırmış ama Jean-Pascal Zadi ve François Damiens de modern zamanların Fernandel ve Bourvil’ine (Fransızların önemli komedyenleri) aday bir başarı sergiliyor. Köpeğin ısırdığı kadının avukatı rolünde Anne Dorval ise gerek hiç durmadan cırlayan sesiyle gerek jestleriyle o kadar itici olabiliyor ki, kendisinden hemen nefret ediyorsunuz! Tabii ki filmin ana karakteri Cosmos rolünde köpek Cody, zekasını kanıtlayan muhteşem bir oyuncu. Böyle bir canı nasıl öldürme kararı verebilirsiniz? 85 dakikalık filmde hem gülmek serbest, hem düşünmek, araya bir de feminizm, çocuk tacizi, kadına seks özgürlüğü girmeseymiş daha iyi olurdu ama o kadar kusura rağmen film Cannes’da Palmes Dog almış bulunuyor!

Yönetmen : Laetitia Dosch

Senaryo : Laetitia Dosch, Anne-Sophie Bailly

Görüntü Yönetmeni : Alexis Kavyrchine

Kurgu : Suzana Pedro, Isabelle Dewinck

Müzik : David Stanke

Oyuncular : Laetitia Dosch, François Damiens, Pierre Deladonchamps, Jean-Pascal Zadi, Anne Dorval, Anabela Moreira, Mathieu Demy

Fransa / Komedi / 85 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz