Kulübeye Tıklat
“KULÜBEYE TIKLAT” Shyamalan’ın dönüşünü müjdeliyor
MAHŞERİN 4 ATLISI
İnişli çıkışlı kariyerinde çizdiği zigzaglarla tanınan yönetmen, umutsuz, iç karartıcı, tüyler ürpertici, distopik bir öykü anlatıyor. Filmde 3 kişilik bir ailenin hayatı, 4 yabancının istilasıyla kabusa dönüşüyor. Metafor yüklü film, homofobi, bireycilik, raydan çıkan dünya üzerine izleyiciyi düşünmeye davet ediyor.
“Kulübeyi Tıklat /Knock At The Cabin”, 1970 Hindistan doğumlu ABD’li yönetmen- senaryo yazarı oyuncu- yapımcı, korku sinemasında iz bırakan Night Shyamalan’ın son filmi . Korku – gerilim türünün kült örneklerinden biri olan “6. His / The Sixth Sense” (1999) başyapıtına imza atan yönetmen, provokatif, dehşet verici dramatik gerilimleriyle türün ustaları arasına girdi. Dönemin sinemasında “sürpriz son” kavramının öncüsü olan “6. His”, ardından gelen birçok yapıtı etkilemiştir. Filmde geçmişinde bir saldırıya uğramanın travması yaşayan bir doktor, hastası küçük bir çocuğun kimseyle paylaşmadığı bir sırrını öğrenir. Bu sır ikilinin hayatında fırtınalar koparacak bir kırılma noktası olur
SENARYO İNANDIRICI DEĞİL
Ancak son 2 filmi “Zamanda Tutsak / Old” (2015) ve “Glass” (2019) gibi seviyesiz filmleri Night Shyamalan’ın istikrarsız bir yönetmen olduğunu ortaya koydu. “Ölümsüz / Unbreakable” ( 2000), “Köy / The Village” (2004), “The Visit” (2015) Shyamalan’a ün kazandıran filmler. Bol sürprizli senaryoları, ters köşe finalleri, dinsel motifler taşıyan, aile birliğinin öneminin vurgulandığı filmleriyle ilgi çeken Shyamalan’ın en büyük zaafı kariyerinde çizdiği zigzaglar. Kariyerinde bir gerilemenin sinyalleri veren bu filmlerin ardından gelen “Kulübeye Tıklat” genç yönetmenin etkileyici ve başarılı bir filmi. Konusu 4 duvar arasında, kapalı bir mekanda geçen film teatral yapısıyla da övgüyü hak ediyor. Ancak yönetmenin dönüşünü müjdeleyen bu filmin, inandırıcı olamayan senaryosuyla, kariyerinin en başarılı yapıtları arasında yer alacağını düşünmüyoruz.
“Kulübeye Tıklat”, keyifli başlayan tatillerini, kapılarında 4 yabancının bitmesiyle kabusa dönen bir ailenin hayatına odaklanıyor. Filmin senaryosu Paul Tremblay’ın 2018’de yazdığı çok satan korku kitabı “Dünyanın Sınırlarındaki Kulübe / The Cabin At The End Of The World”ünden uyarlandı. Tremblay kıyamet temalı kitabını yazarken muhakkak ki Michael Haneke’nin ilk dönem başyapıtı “Ölümcül Oyun / Funny Games”ten (1997) esinlenmiştir. Filmde anne- baba ve küçük oğullarından oluşan 3 kişilik bir aile, tatil yapmak amacıyla geldikleri gözlerden ırak göl kenarındaki bir evde, masum görünüşlü 2 gencin beklenmedik ziyaretiyle kendilerini bir kabusun içinde buluyordu. Michael Haneke bu unutulmaz, burjuvaziyi eleştiren filmiyle, rahatsız edici, ürkünç sinemasının ilk sinyallerini vermişti.
Night Shyamalan “Köy”den bu yana “Kulübeyi Tıklat” ile en iyi filmine imza atıyor. Şaka gibi bir kabus yaşayan 3 kişilik ailenin gerilimli öyküsüyle yönetmen, “bende hala iş var” sinyalini veriyor. Film, dehşet atmosferini tüm filme yayan, gerilim tansiyonu hiç düşmeyen, izleyicinin kalp atışlarını hızlandıran fantastik bir bilimkurgu. Sakin orman evinin beklenmeyen 4 misafiri, Hristiyanlıkta Kıyamet alameti olarak çıkacağına inanılan, kıyamet felaketlerini getirecek olan “Mahşerin 4 Atlısı”nı akla getiriyor. Dünyanın gidişatına dair yorum getirme iddiasını taşıyan, maneviyat- inanç konularına meraklı Shyamalan, bu kez Yeni Ahit’teki Apokalips (Kıyamet) bölümünden referans alıyor.
Night Shyamalan filmini “Bir modern zaman İncil hikayesi” olarak tanımlıyor. “Kulübeyi Tıklat, bizim için bu devasa küresel İncil hikayesini bir ailenin deneyimi üzerinden deneyimlemek bizim için inanılmaz bir fırsat” olduğunu iddia ediyor. Yönetmen “Sophie’nin Seçimi” benzeri korkunç bir film yapmakta zorlandığını itiraf ediyor. Ancak filmin finali Sophie’nin Seçimi’ne benzer bir fedakarlığa değer mi sorusuna cevap getirmiyor.
Shyamalan kariyerinin tartışmasız en umutsuz, iç karartıcı, tüyler ürpertici ve nihilist filmiyle dünyanın farazi sonunu önlemek için, üyelerinden birini feda etmeye zorladığı bir ailenin imkansız seçimini zekice sergiliyor. Yönetmen bizi inançlarımızı sorgulamaya zorlayan bu ürkütücü, nefes kesici filmiyle, bizi çok güncel dünyanın sonu fikriyle karşı karşıya getiriyor. Metafor yüklü film, homofobi, bireycilik, raydan çıkan dünya üzerine izleyiciyi düşünmeye davet ediyor. Ve şu soruyu sordurtuyor: “Tüm insanlık tehlikede iken bir hayatın değeri nedir ?” Film, insanlık için yaşamalıyız ve insanlık için fedakarlık yapmalıyız mesajını taşıyor.
Birbirini tanımayan, değişik meslekten 4 yabancı tarafından rehin alınan aile, tümünün aklında ortak bir kehanet olduğunu öğreniyor: aile, üyelerinden birinin ölmesi için seçmezse dünyanın sonu gelecektir. 4 yabancının delirmiş ya da haklı olması sorunu çözmez. 2 senaryo da korkutucudur. Uzun zamandır birlikte yaşayan eşcinsel çift, Eric (Jonathan Groff) ile Andrew (Ben Aldridge), evlatlık kızları Wen (Kristen Cui) ile birlikte New Hepshire kırsalındaki göl kenarındaki ücra bir kulübede tatile çıkar. Onların hayatı, silahlı 4 yabancı tarafından rehin alınmasıyla bambaşka bir hal alır.
BEKLENMEYEN MİSAFİRLER
Çete lideri Leonard (Dave Bautista) eski bir spor öğretmenidir. Siyahi hemşire Sabina (Nikki Amuka-Bird), eski bir mahkum olan Redmond (Rupert Grint), bir Meksika lokantası aşçısı Adriane (Abby Quinn) grubun elleri silahlı diğer elemanlarıdır. Zorba misafirler, bebek iken evlat edindikleri Wen dahil, 3 kişilik ailenin bir bireyi feda edilip öldürülmesi kararının alınmasını şart koyarlar. Leonard, birer iskemleye bağladıkları 2 erkeğe: “Biz de sizler gibi normal insanlarız, yaklaşan kıyameti önlemek size bağlı. Üçünüzden birini kurban olarak seçmelisiniz. Seçim sizin. Kabul etmezseniz dünyanın sonunun gelmesiyle hepimiz öleceğiz” der.
Dış dünyayla bağlantıları olmayan aile üyeleri, her şeylerini kaybetmeden önce zor bir karar vermek zorundadır. Karşı çıkan Andrew’un “Siz felaket tellalısınız. Anlattıklarınızda bir mantık yok” savı geçersiz olur. 4’lü çetenin rehineleri ikna etmek korkunç yöntemleri vardır. Ciddi olduklarını ispat etmek için sırasıyla aralarından birini öldüreceklerdir. Film geriye dönüşlerle üçlü ailenin mutlu günlerini, neşeli anlarını perdeye getirir. Ancak TV haberlerinden Pasifikte başlayan su baskınlarını, tsunami ile sahilleri yutan dev dalgaları, depremleri, sebepsiz sapır sapır yere çakılan uçakları izleriz. “Bizlere inanmak zorundasınız” diyerek kararlılıklarını ortaya koyan zorbaların birbirleriyle internet ortamında tanıştıklarını öğreniriz.
Temiz yüzlü aşçı Adriane “Benim de Charlie adlı bir oğlum var.onun hayatını kurtarmak sizin elinizde” diye yalvarır. 2 tutsak erkeğin direniş göstermeleri karşısında Leonard zeki manevralarla aralarının açılmasını sağlar. Başlangıçta aralarından birinin kurban olarak seçilmesi talebine inanmayan rehineler, dünyanın dört bir tarafından gelen ani kıyamet olaylarını TV’de izledikten sonra, kendilerinden istenen fedakarlık fikrinin gerçeklik payı olduğuna kanaat getirirler. İnsan hakları avukatı olan Andrew kendilerine bir kumpas kurulduğunu söylerken, hayat arkadaşı Eric gelişen olaylardan etkilenip partnerine karşı çıkar. Film Eric üzerinden, “insanlık için yaşamak, insanlık için fedakarlık yapmalıyız” mesajını verir.
Oyuncu kadrosuna gelince : Night Shyamalan’ın Alfred Hitchcock’tan ödünç aldığı bir hobisi var; filmlerinin en az bir sahnesinde kendini göstermek. Kimi filmlerinin senaryosunu yazarken kendisinin canlandıracağı bir karakteri oynayan Shyamalan’ı bu kez bir televizyon yemek programında görüyoruz. Dev cüssesi sayesinde sinemada önemli rollere soyunan, eski güreşçi Dave Bautista, çocuk ruhlu öğretmen Leonard rolünü inandırıcı kılıyor. “Dune”dan sonra aktörü “Knives Out: Glass Onion / Gizemli Bir Serüven”de izledik. Hikayenin merkezinde olan, 2 babayı canlandıran Ben Aldridge ve Jonathan Groff’un escinsellikleri konunun bir parçası, ama konu o değil. Cinsel yöneliminden dolayı gençliğinde yaşadığı fiziksel saldırının travmasını yaşayan Andrew’da, deneyimli İngiliz aktör Ben Aldridge var. Harry Porter serinden tanıdığımız Rupert Grint, “Küçük Kadınlar”da izlediğimiz Abby Quinn, Shyamalan ile önceleri “Zamanda Tutsak / Old”da çalışan Nikki Amulka-Bird filmin diğer başarılı oyuncuları. Wen rolü için sayısız aday arasından seçilen 8 yaşındaki Çinli- Amerikalı Kristen Kui müthiş bir çocuk oyuncu.
Yönetmen : M. Night Shyamalan
Senaryo : M. Night Shyamalan, Michael Sherman, Steve Desmond
Görüntü Yönetmeni : Jarin Blaschke, Lowell A. Meyer
Oyuncular : Dave Bautista, Jonathan Groff, Ben Aldridge, Nikki Amuka-Bird, Kristen Cui, Abby Quinn, Rupert Grin
ABD / Gerilim-Korku / 105 Dk.