Sararmış Yapraklar / Fallen Leaves

Sığmak, sığınmak üzerine…

Dediklerinin kimine ilişkin birazcık fikriniz varsa kişisel birikiminizin filmden alacağınızı çoğaltmasını arzulayan, kimine ilişkin de fikriniz yoksa birazcık ilginizin kişisel birikiminizi çoğaltacağını uman bir yapım “Sararmış Yapraklar”.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Kendine özgü yönetmen Aki Kaurismäki’nin, dünya prömiyerini 2023 Cannes Film Festival’inde yapan, Jüri Özel Ödülü’ne değer görülen “Sararmış Yapraklar (Fallen Leaves)”ını izlemeye koyulduğunuzda kafanızda iki soru dönmeye başlıyor. Bu bir dönem filmi mi? Ya da Edward Hopper resimlerinin canlandırması olmasın? Ama çok geçmeden filmin çevrele(n)diği koşullarla tanışıklığınız sizi çağdaş dünyayla ilmikliyor. Akıllı telefonun, televizyonun olmadığı, neredeyse her ortamda ülke sınırlarının hemen ötesinde süren Rusya-Ukrayna savaşının radyodan dinlendiği moral bozucu koşullar bunlar. Geçim derdinin, iş bulma işten kovulma döngüleri ortasında bezmiş insanların akşam işten sonra gidilen bara, içilen üç beş ya da sayısı şaşırılmış içkiye, ortamda çalınan müziğe sığındığı. Alma Pöysti, Altın Palmiye adaylığı getiren oyunculuğuyla Ansa’da (Fince kapana kısılmış demek) tüm yaşantısını, çalışmak zorunda olduğu işinden sonra, tek odalı bir eve ya da evinin tek odasına sığdıran, tek tabak çatal bıçak, daracık yatakla dünyasını kurmuş, ikinci tabak çatal bıçağı ya da daha geniş, en azından bir yetişkin için biraz daha az dar yatağı gereksiz gören kadın kahramanımız. Adını sanki yaşantısıyla onaylamış.

Adamımız Holappa (Jussi Vatanen) ise işçi olarak kaldığı bekar odasında ya da girdiği iş yerlerinde oraya buraya sakladığı, her an cebinde taşıdığı alkolüyle kendini o tek göz odaya başka bir yolla sığdırmış. Bir akşam bir barda denk geliyorlar ve romantik komedimiz birim birim denklemini kurmaya başlıyor. Romantik komedi, dünya sinema endüstrisinde en çok üretilen türlerden biri, yine de çok basit görülen denkleminin kurulması, başka deyişle mayasının tutturulması en zor tür bana göre. Çoğu zaman kadını konumlayışı, kadından beklentisi ve kadına önerisi sorunlu bir tür de. Aşkın gerçekleşmesi için kendini gerçekleştirmekten vazgeçen kadın karakterlerle dolu romantik komedi sinema tarihi.

İletişimsizlik, ilişkinin yürümesi için tarafların fedakârlık etmesi, evlilik hedefi, baş karakterlerin daha havalı, daha çekici görünmesi için düz ya da gülünç hatta ezik olan yan karakter yakın arkadaşlar ve gereken tüm diğer ögeleri yerli yerinde kullanan Kaurismäki, üç ögeyi değerini değiştirerek yerleştiriyor denkleme. Bu ilişkinin yürümesi için kadına “her şeyi bırak kocanın karısı ol”u değil de adama “alkolü bırak da adam ol”u öneriyor örneğin. Üstelik kadınımızın sokaktan evine aldığı Chaplin adlı köpeği ve tek göz evi dışında bir şeyi yokken. Biliyoruz ki bu kadın ilişkiyi (elbette adamın eşit emeğiyle birlikte) oldururken kendini gerçekleştirmeyi sürdürmeyi de olduracak.

Dozu değiştirilmiş ikinci öge ise, izlenim birikimimize gülünç yerine hoş bir iz bırakan yan karakter, yakın arkadaş Huotari. İşin olmazsa olmaz komedi dozu ise Kaurismäki’nin her zamanki biçemi deadpan humor (donuk gülmece) ile ayarlanıyor. Romantik komediye kafa yorduğu belli Kaurismäki’nin, iyi ki, ben yaparsam böyle yaparım dediği, mayası tutmuş leziz bir ürünle birlikte derslerde, atölyelerde kare kare okunacak bir yapıt. Ne yok ki o minimalist estetik karelerde. Futbolun ağrı kesiciliği, hayvan hakları, emekçi dayanışması, insanın insana yurtluğu, insanın kendine sığarak bir başka insana sığınaklığı, tesadüfler, talihsizlik, oluşturulan talih, kasvet, arktik histeri, umut, kırık ayna, Godard, Bresson, Jarmusch, Chaplin, Ritz Sineması, her yerlerde asılı film posterleri…

Peki ya duvardaki geyikli halı? Başlarda Ansa’nın duvarında gördüğümüz ceylan, o ana değin en hızlı şey olarak dikkatimizi çeken, sonraki anlarda da filmin en hızlı hareket edeni olmayı sürdüren. Bir de tren var hızı olan ama görmüyoruz. Fin edebiyatının Fin Halk Destanı Kalevala’dan, Kalevala’nın da Dede Korkut Destanı’ndan beslendiği söylenir. Türklerin de özellikle Anadolu’da halen hemen her evde geyikli duvar halısı astığını düşünecek olursak filmin beslenme zincirine, kendi birikim, merak, ilgimize göre bir ilmek de buradan atabiliriz. Kaurismäki aslında çok sert ortaya dökülebilecek sorunlarımızı incecikten dile getiriyor ki eleştirisini ister alıyoruz ister almıyoruz. Örneğin, renklerin hareketin içimizi ışıtan estetiği ne olursa olsun, filmin sonunda böyle tekdüze bir dünyada yaşamak istemeyebiliriz ama bizimkinin de tekdüze hatta önerilmiş bir tektiplik içinde olup olmadığını, buna yaşantımızdaki hızın, dokunmatik ekranların katkısını sorgulayabiliriz.

Savaşların hareketlendiği, savaş dilinin hız almaya durduğu özellikle bu günlerde, ilgi alanımızla etki alanımız arasında kurmamız gereken dengeyi anımsamak da var. İnsanlığa karşı sorumluğumuzu yerine getirmekle insan olarak kendimize borcumuzu ödemenin denklemini kurabilmek, filmin de dediği gibi önemli. Etki alanımızı değiştirip geliştirmek bu alanın ün açıcı atmosferinden beslenip diri kalarak, ilgi alanımıza elimizden geldiğince etki edebileceğimizin bilincini geliştirmek. Film sonunun düşündürdükleri. Evrensel kültür birikimimize selam duran bir 81 dakika. Söylenen, eleştirilen, önerilen ne çok şey… Söz kadar, mimik, jest, renk, nesne, ezgi, şarkının da söylenceye katıldığı. Hareketin de matematiksel bir özenle kurulmuş, vintage renk paletinden görüntü kesitine dahil edildiği. İnşaatlarla sürekli üreyen kentin kumunun çakılının, oralarda çalışan yoksulun, geçim derdinin, savaş haberleri atmosferinin düşük tonlu renklerinin üstüne, sevgiden dayanışmadan kaynak alan umut ışığını döken, sinematografisini Timo Salminen üstlendiği bir görsel ziyafet.

Dediklerinin kimine ilişkin birazcık fikriniz varsa kişisel birikiminizin filmden alacağınızı çoğaltmasını arzulayan, kimine ilişkin de fikriniz yoksa birazcık ilginizin kişisel birikiminizi çoğaltacağını uman bir film “Sararmış Yapraklar”. Ayrıca ummak eylemini filmine olduğu kadar karakterlerine, seyircisine de yüklüyor son işinde Aki Kaurismäki. Ne zaman Edward Hopper tablosu görse ve/veya izlese içi kederle dolanların avcuna da bir ışık topu bırakıyor. Bundan böyle Hopper’ın evrenine yolculuklarımız başka türlü olacak. Sanata evet.

Yönetmen / Senaryo : Aki Kaurismäki

Görüntü Yönetmeni : Timo Salminen

Kurgu : Samu Heikkilä 

Oyuncular : Alma Pöysti, Jussi Vatanen, Janne Hyytiäinen, Nuppu Koivu, Alina Tomnikov, Sakari Kuosmanen, Matti Onnismaa

Finlandiya / Dram-Komedi-Romantik / 81 Dk.

10 YORUMLAR

  1. Sayfaların birinde filme denk gelmiştim. İzlesem mi diye düşünüyorumdum ki..Yazınızı okuduktan sonra verdiğiniz detaylar ile başka bir gözle izlenesi geliyor sararmış yapraklar.

  2. Bazen film kendine yorum yazdırır bazen de yorum bir filmi izletir. Filmin adı başlı başına bir şiiri çağrıştırıyor. Bizim küçük Fransız ilçemizin küçük sinemasında afişini görmüştüm “Les Feuilles Mortes” adından dolayı izlemeyi düşünüyordum ama daha sonra filmin gösterimden kalktığını gördüm. Şimdi yorumu okuyunca izleyesim geldi ve internette aradım. Buldum, bu akşamki film izleme seansını “Sararmış Yapraklar”a ayırdım. Eleştirideki ayrıntılara dikkat ederek….Emeğine sağlık sevgili şairem.

  3. Az önce Sararmış Yapraklar’ı izledim. Film gerçekten farklı, çok güzel. Yavaşlığı, donuk gülmece tekniği, Hopper tabloları… Yazınızı tekrar okudum. “İnsanın kendine sığarak bir başka insana sığınaklığı” film daha güzel anlatılamazdı. Hayran kaldım. Bazen güzel şeyler de gözlerimi yaşartıyor. Yine bilmediğim neler öğrendim yazıdan. Okuyucuyu yukarı çeken bir metin daha.
    Keşke Aki Kaurismäki de okusa diye diledim, bayılırdı😊Gönlünüze, kaleminize sağlık…👏👏👏

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz