Ortakoltuk Yazarlarından 2022 Yılının En İyi Filmleri

VİKTOR APALAÇİ Seçkisi

1– BEBEK SERVİSİ / BROKER

Aynı filmde dramdan komediye geçmedeki ustalığıyla Güney Koreli Kore Eda Hirokazu, yine beş benzemezden bir “karma aile” yaratmadaki becerisiyle “yılın en iyi filmi” sıfatına hak kazanıyor. 2018’de Cannes’da “Arakçılar / Shoplifters”de yaptığı gibi, HirozakuBebek Servisi / Broker”de de, kan bağları olmayan kişileri bir araya getirip, onların birbirine bağlı bir ailede olduğu gibi, kader birliğine girmelerini anlatıyor. Film insanların istenmeyen bebeklerini kutulara bırakarak terk ettiği bir dünyada, yolları kesişen bir grup insanı takip ediyor. İnce bir mizah yüklü öykü, insanların doğdukları ailede değil, kendi seçtikleri ailede daha mutlu olabileceği gerçeğini doğruluyor. Cannes jürisi G. Kore sinemasının efsanevi aktörü Song Kang Ho’yu bu filmdeki olağanüstü performansını En İyi Erkek Oyuncu Ödülüyle taçlandırdı.

2– YAKIN / CLOSE

Cannes’da Büyük Ödülü kazanan Lucas Dhont’un “Yakın / Close”u kimlik arayışı üzerine bir başyapıt. 2. filmi ile Cannes’daki 2. ödülünü kazanan genç Belçikalı yönetmen, yine queer öyküsüyle cinsellik üzerine cesur filmlerini sürdüreceğini ilan ediyor. Filmde 2 yeniyetmenin ergenlik döneminin fırtınalı bir süreci, kimlik arayışı karmaşası üzerinden tahlil ediliyor. 4 mevsime yayılan öyküsüyle, bir fresk kalıpları içinde anlatılan “Yakın”, yaşadığı acı tecrübeden sonra masumiyetini kaybeden bir lise öğrencisinin duygularının analizini yapıyor. Melodram türünde anlatılmasına rağmen film gözyaşlarını harekete geçirip duyguları istismar etme tuzağına düşmüyor.

3– HÜZÜN ÜÇGENİ / TRİANGLE OF SADNESS

Altın Palmiye Ödüllü “Hüzün Üçgeni / Triangle Of Sadness”, yaratıcısı Ruben Östlund’u Cannes’ın çifte Altın Palmiyeli Yönetmenler Kulübünün 9. üyesi yaptı. “Kare / The Square”den 5 yıl sonra yine bu ödüle ulaşan İsveçli yönetmen, bu yılki Avrupa Film Ödüllerinde En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo yazarı seçildi. Östund insanların davranış biçimlerine odaklanan, sosyolojik tahliller yapan bu filmiyle burjuvaziyi eleştirerek, sınıflararası çatışmalara ayna tutan sosyal hicivleri ustalıkla yapıyor. Filmin ilk bölümü milyarderleri ağırlayan lüks bir gemide geçiyor. Geminin batmasından sonra kurtulanların ıssız bir adada yaşadıkları 2. bölümde anlatılıyor. Burada iktidarın el değiştirmesi özgün bir komediye yol açıyor. Başroldeki G. Afrikalı Chalbi Dean‘in filmin vizyona girmesinden sonra, henüz 32’sinde ölmesi sanat dünyasına yasa soktu.

4– HAYVANLAR / AS BESTAS

Ürkütücü bir başyapıt olan “Hayvanlar / As Bestas” günümüzün sosyal sorunu yabancı düşmanlığını eleştirmek için Galiçyanın bir köyünü fon olarak kullanıyor. Rodrigo Sorogoyen’in bu etkileyici, rahatsız edici, ürkütücü ama inandırıcı sosyal draması, bir çiftin Galiçyada yerleştikleri köyde, kendilerini taciz eden 2 kardeşle yaşadıklarını anlatıyor. Yaydığı gerçeklik duygusuyla film, acımasızlık, şiddet, kötülük, bencillik, korku ve nefret gibi temaların hakkını veriyor. Başrollerdeki Denis Menochet ile Marina Fois olağanüstü performanslarıyla övgüye hak kazanıyor.

5– DRİVE MY CAR

Japon sinemasının istikrarlı yönetmeni Ryusukin HamaguchiDrive My Car” ile Cannes’da En İyi Senaryo, FİPRESCİ ve Ekümenik Jüri Ödüllerini kazandı. Haruki Murakami’nin bir kısa hikayesinden, Hamaguchi ve Takamasa Oe tarafından senaryosu yazılan film, kaybettiği eşinin yasını tutan başarılı bir yönetmenin, bir oyununu sahneye koymak üzere Hiroshima’ya yaptığı araba yolculuğunu anlatıyor. Ustalıkla işlenmiş bir yalnızlık mahkemesini anlatan bu zarif film Hamaguchi’nin kusursuz mizanseniyle, oyuncu yönetmedeki becerisiyle baştan sona ilgiyle izleniyor.

6– THE BANİSHEES OF İNİSHERİN

Venedik’te Martin McDonagh’a En İyi Senaryo, Colin Farrell’e En İyi Erkek Oyuncu Ödüllerini kazandıran “The Banshees Of İnisherin”, Altın Küre Ödülleri için rekor sayıda adaylık aldı. 4 filmlik kariyerinde ilk kez ülkesinde film yapan İrlandalı yönetmen, 1923’teki İç Savaş sırasında ıssız ve fakir bir adada geçen bir öykü anlatıyor. Film 2 arkadaştan birinin arkadaşlıklarını aniden bitirmek istemesiyle yaşananları anlatıyor. Aynı zamanda hem komik, hem sert, hem trajik, hem de dokunaklı olabilen film, erkekler arası dostluğun ve arkadaş kavgalarının benzersiz bir portresini sunuyor. Duygu yüklü, tedirgin edici, hınzır ve mizah yüklü bir film.

7– TORİ VE LOKİTA

Cannes’dan 2 Altın Palmiye dahil hemen tüm ödülleri kazanan Dardenne Kardeşler, bu yıl da 75. Yıl Özel Ödülünü alarak Belçika’ya boş elle dönmediler. Yönetmenlerin kariyerlerindeki en sert, en karanlık filmi olan “Tori Ve Lokita” 2 genç göçmenin dokunaklı çıkışsızlık öyküsüne odaklanıyor. Toplumsal sorunlara eğilen, proletaryanın hakkını koruyan, özgün, yalın, gerçekçi politik filmleriyle ünlenen Dardenne’ler 4. göçmen konulu filmlerinde, derli toplu, gereksiz ayrıntılardan arınmış, yaratıcı, duru, olgun usluplarıyla insancıl mesajlar vermeyi sürdürüyorlar. Afrikanın batısından kopup gelen 11 yaşındaki Tori ile 17 yaşındaki Lokita, binbir zorlukla ulaşabildikleri Belçika’da hayata tutunma savaşını anlatan filmde, Dardenne’ler sosyal adaletsizlikleri eleştirmeye adanan sinema anlayışlarının son ürünü olarak, kalplere seslenmeyi sürdürüyorlar.

8– PARALEL ANNELER / MADRES PARALELAS

Başarılı duygusal draması “Paralel Anneler / Madres Paralelas” ile Pedro Almodovar 73’ünde enerjisini koruduğunu kanıtlıyor. Senaryosunda renkli kadın portreleri resmi geçidi sunan Almodovar, karakterlerinin duygu yoğunluğunu aktarmada başarılı. Kariyerinde ilk kez politik bir konuyu işleyen yönetmen İspanya İç Savaşının arkasında bıraktığı travmalara değiniyor. İlham perisi, fetiş oyuncusu için yazdığı rol ile Penélope Cruz’un kariyerinin en parlak performansını çıkarmasını sağlıyor. “Annelik” temasını inceleyen film “hastanede karışan bebekler” anlatısı üzerinden, annelik içgüdüsünü inceleme konusu ediyor. Kadınların duygularını sinemada en iyi ifade edebilen yönetmenlerden biri olarak, Almodovar ülkesinin Franco’cu geçmişiyle yüzleşmeye soyunuyor.

9– SÖNMÜŞ HAYALLER/ İLLUSİONS PERDUES

Xavier Giannoli Balzac’ın tarihi freski “İllusions Perdues”ye sadık kalıp perdeye aktarırken insan doğasındaki vasatlığın ve kötülüğün altını çiziyor. Bir ihanetin anatomisine soyunan film bir taşra delikanlısının yükseliş ve yokoluş öyküsünü günümüze ilişkin zeki ve isabetli göndermelerle anlatıyor. Dönemin edebiyat ve sanat çevresi fonunda, tecrübesiz bir şairin masumiyetini kaybetmesini anlatan filmin oyuncu kadrosunda görkemli performanslar var.

10– BELFAST

Çocukluk anılarını anlattığı otobiyografik filmiyle Kenneth BranaghBelfast”a bir aşk mektubu yazıyor. Film Kuzey İrlanda’daki Katolik- Protestan İç Savaşını, orta direk bir ailenin değişen yazgısı üzerinden anlatıyor. Nostaljik tadlar barındıran bu duygusal film, çocuk bakış açısından yansıtılan filmler zincirine eklenen son halka oluyor.

Alışılmış İRA filmlerinden çok farklı yapısıyla BranaghBelfast”ı “Eve gelmekle ilgili, heyecanlı, duygu ve müzik dolu bir yolculuk” olarak tanımlıyor.

11– ALCARRAS

Berlin’den Altın Ayı Ödüllü “Alcarras” güçlü bir kapitalizm eleştirisi getiren bir film. Carla Simon’un kariyerinin bu 2. filmi bu ödüle ulaşan ilk Katalan film oldu. İlk filmiyle çocukluğunu ve amcasının yaşadıklarını anlatan Carla Simon, bazı küçük insanların hayata tutunma savaşına saygı duruşunda bulunuyor. Atmosfer yaratmadaki becerisiyle, incelikli ve samimi anlatımıyla Katalan yönetmen “Alcarras”ta duygusal ve melankolik bir öykü anlatıyor. Profesyonel olmayan, toprağa bağlı yaşayan yerel halktan seçilen oyuncular filmi inandırıcı kılıyor.

12– BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK

18 yaşındayken 1. Dünya Savaşına katılmaya zorlanan Erich Maria Remarque’ın yaşanmışlık kokan klasik eseri ilk kez bir Alman filmine konu oldu. Bir acemi erin yaşadığı sıkışmışlığı, çaresizliği, Edward Berger melankolik, dokunaklı, etkileyici ve şiirsel bir sinema diliyle anlatıyor. En ünlü savaş aleyhtarı filmler arasında anılacak bu destansı epik yapıt, sinema- edebiyat buluşmasının başarılı bir örneği. Film, savaşın arkasında bıraktığı korkunç tahribatı, lise öğrencisiyken cepheye sürülen yeniyetmelerin üzerinden izleyiciye geçirmede başarılı.

13– CODA

Coda” aday gösterildiği 3 dalda da Oscar kazanarak olağanüstü bir başarı gösterdi. Henüz 2. uzun metrajlı filmini gerçekleştiren kadın yönetmen Sian Heder En İyi Uyarlama dalında Oscar ile taçlandırıldı. Filmde engelli bir aile reisini canlandıran Troy Kotsur En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü kazanarak, Akademi tarihinde Oscar alan ilk sağır-dilsiz aktör oldu. Güçlü rakiplerini geride bırakarak En İyi Film Oscar’ını kucaklayan “Coda”, 2014 yapımı Fransız filmi

Hayatımın Şarkısı / La Famille Bélier”nin “remake”i. “Coda” işitme engelli üç oyuncunun oynadığı ilk film. Anne rolündeki Marlee Matlin 1986’da “Başka Tanrının Çocukları” ile Oscar Ödüllü ilk sağır-dilsiz oyuncu olmuştur.

NUSRET ŞEN Seçkisi

1- Bebek Servisi

2- Örümcek Adam : Eve Dönüş Yok

3- Vortex

4-  Top Gun : Maverick

5- Avatar : Suyun Yolu

6- Kutsal Örümcek

7- Kemikler ve Her Şey

8- Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

9- Elvis

10- Hüzün Üçgeni

11- Klondike

12- Kya’nın Şarkı Söylediği Yer

13- Masumlar

14- Tori ve Lokita

15- Kahraman

16- İlgi Manyağı

17-Hayvanlar

18- Drive My Car

19- Paralel Anneler

20- İyi Şanslar Leo Grande

TÜRK FİLMLERİ

1- Kurak Günler

2- Okul Traşı

3- Elif Ana

4- Bergen

5- Dilberay

6- Ya Ben Ölürsem

7- Bandırma Füze Kulübü


KAMURAN KAYA SEÇKİSİ

YABANCI FİLMLER

1-Vortex (Gaspar Noe)

2-Bebek Servisi ( Hirokazu Kore-eda)

3-Arthur Rambo (Laurent Cantet)

4-İlgi Manyağı (Kristoffer Borli)

5-Bergman Adası (Mia Hansen-Lowe)

6-Hüzün Üçgeni (Ruben Östlund)

7-Paralel Anneler (Pedro Almodovar)

8-Belfast (Kenneth Branagh)

9-Licorice Pizza (Paul Thomas Anderson)

10-Peter Von Kant ( François Ozon)

11-Kutsal Örümcek (Ali Abbasi)

12-Nightmare Alley (Gullermo del Toro)

TÜRK FİLMLERİ

1-Aşk, Mark ve Ölüm (Cem Kaya)

2-Okul Traşı (Ferit Karahan)

3-Bergen (Mehmet Binay-M.Caner Alper)

4-Flaşbellek (Derviş Zaim)

5-Kurak Günler (Emin Alper)

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz