Altın Eldiven
Altın Eldiven, bir seri katilin hikayesi..
Fatih Akın, her filminde başka bir dünya, başka bir konu, başka bir felsefeyi gündeme getirerek seyircisini şaşırtırken ben her yolu bilirim havasında. Bu kez kamerasını lağım çukuruna sokuyor! 1970’lerin Almanyası, Hamburg’da toplumun dışına itilmiş, bir tür çöp sayılabilecek insanlar arasında geçen film süresince en çok duyduğunuz hisler, iğrenme, tiksinme, acıma, korku, isyan!
Filmin kahramanları, gelecekleri, umutları ve içkiye verecekleri dışında hiç paraları kalmamış, zavallı, çirkin, alkolik, perişan tiplemeler. Fritz Honka onların içinde en zavallı gözükenlerden, oysa o Altın Eldiven barından bir kadeh içki, bir lokma yemek için kaldırdığı yaşlı, çirkin, şişman ve zavallı kadınları, istismar edip; etmeye çalışıp beceremeyince de öldüren ve çoğunun cesedini parçalara ayırıp evinde saklayan bir manyak, seri katil!
Alman toplumu kalkınma çabası içine girmiş olabilir ama savaş kalıntısı bu en alt grup, bu barda ve çevresinde, alkol ve gözyaşı içinde yüzmekte. Köpek bağlasan durmayacak bir evde yaşayan Honka, gündüz işine gidiyor, gece alkol ve ardından gelen seks nöbetleri içinde bulabildiğini haklıyor. Bir şeylerden şüphelenen alt kattaki Yunanlı komşular ise kafalarına kurt düşmesine rağmen parmaklarını kımıldatmıyor! Taa ki yangın çıkana kadar.
Heinz Strunk’un çok satan romanından uyarladığı filmini 2019 Berlin Film Festivali’nde yarıştıran Fatih Akın, aslında bütün işi dünya yakışıklısı Alman oyuncu Jonas Dassler’in üstüne yıkmış. Müthiş bir makyajla isterik bir manyak haline dönüşen Jonas’ın başarıyla canlandırdığı Honka, bir işe girip normal yaşama geçmeye çalışır ama heyhat, etrafı da puşttur yani! Korku ve kült film sevenleri cezbedebilir, benim gibi Fatih Akın sevenler için ise zor bir deneyim, her sunduğu yemeği yememeli!