Sis, Yağmur ve Karanlıklar…
İspanya Sineması’nın gerilim ve korku janrındaki yapımlarının kendisine has bazı biçim özelliklerini taşıdığını belirtmek gerek. Özellikle Amerikan yapımlarında, fakat ülkemiz sinemasında da kendini belli eden, hep aynı konu ve estetik yapıyı ihtiva eden gerilim filmleri artık izleyicileri de belirli bir bıkkınlık seviyesine getirdi. Bu bakımdan ne zaman bir İspanya yapımı korku gerilim filmine rastlasam kaçırmamaya çalışırım.
Bu hafta “Netflix” platformunda orjinal ismi “Bajocero” olan, dilimize “Donma Noktası” olarak çevrilerek izleyenlerle buluşan filmin oyuncusu Javier Gutiérez, özellikle son dönemlerde ünü İspanya dışına da taşan başarılı bir oyuncu. “Şampiyonlar” ve geçen sene izlediğimiz “Konut” filmleri gibi orta düzeyli filmlerden sonra, bu filmde de başrolde görüyoruz kendisini.
Yönetmenliğini Barselona doğumlu genç yönetmen Lluis Qulez‘in üstlendiği yapım da gerilim filmlerinin en büyük mekân kullanımlarından olan kapalı alanda geçiyor genellikle. Yapım klostrofobik yapıyı aslında henüz ilk sahnelerde veriyor. Şiddetli bir yağmur ve sisler içeresinde bir genç feryatlar halinde kaçmaktadır. Onu kovalayan eli silahlı kişi, kendisinden bir kişinin ismini sormaktadır. Ancak cevap vermeyince zincirlerle sürüklenerek mezara konulur. Filmin bu ilk korku yüklü sekansı, yapıma dair bize başlangıçta bir fikir vermemekte.
Film ardından yine bir yağmur sahnesi ile arabası bozulan cezaevindeki mahkûm nakillerinden sorumlu polis memuru Martin’in (Javier Gutiérez) görüntüleri ile devam ediyor. Martin, çalıştığı kurum kompartımanında diğer polis memuru Montesinos (Isak Ferriz) ile genelde uyuşturucu satıcısı olan mahkûmların bir başka cezaevine nakilleri ile ilgili onları sayarken görülür. Aslında Martin ile Montesinos’un iş yapma tarzları farklıdır. Montesinos, ağzı bozuk mahkûmlara aynı şekilde karşılık vermekte, bazen de onlara fiziki şiddet dahi uygulamaktadır. Bu durum nakil öncesi aralarında kısmi bir uyum sorununun olduğunu da ekrana yansıtıyor.
Karanlık bir Madrid akşamında, “Cuenca Hapishanesi”ne tali yollardan mahkûm nakli sırasında, araç bir anda bozulur ve önlerinde onları korumakla görevli eskort araçtaki iki polis öldürülür. Ve film bundan sonra zırhlı araç içerisindeki mahkûmlar arasında bulunan Nano’yu (Patrick Criado) isteyen Miguel (Karra Elajalde) ile görevi gereği onu teslim etmek istemeyen Martin arasındaki çatışmalarla başka bir seyre gider. Üstelik Martin, zırhlı araç içerisinde, Miguel’in saldırısı nedeni ile mahkûmlarla birlikte mahsur kalmış, Dominik Cumhuriyeti’nde bar açmak isteyen Ramis (Luis Callejo) gibi mahkûmların durumdan istifade ile firar etmemesi için de tek başına uğraş vermek durumunda kalmıştır. Bunun yanı sıra hava çok soğuktur ve zamanları, enerjileri gittikçe tükenmektedir. Peki kimdir tüm bunları hunharca yapan ve Nano’yu teslim almak isteyen Miguel ve amacı nedir? Yanıtı filmin finalinde saklı ve aynı zamanda filmin isminin nedeni de…
Şiddet Dozu Yükseklerde…
“Bajocero” filminin en büyük avantajı kuşkusuz atmosfer yaratmaktaki becerisinde. Özellikle yağmur sahnelerindeki karanlıklar, yakın mesafeli kamera kullanımları ile daha da etkili oluyor. Öte yandan nakil aracında gittikçe Miguel tarafından o sıkıştırılma anlarında izleyiciye gerginliği geçirten kızıl renk kullanımları da bir yere kadar başarılı. Film, sürprizlerini yer yer saklayan şaşırtıcı kısımları bulunan, gerilimi sonlara kadar bir yere kadar tutan anlatım diline sahip. Ve fakat yine de bir şeyler eksik ve de demode.
Filmin son sahnelerinde göreceğimiz Miguel’in Nano’yu ele geçirme amacını açıkladığı sahneler, az bir cezası kalan kişiyi ele geçirme planları ile nakil aracını kolaylıkla tuzağa düşürme şeklindeki anlatıma hakim dramaturjisiyle ciddi inandırıcılık sorunu, tıkanmalar gösteriyor. Başlangıçta daha çok olmak üzere yerli yersiz müzik kullanımı da filmi gittikçe boğan bir hale getiriyor. Ayrıca filmin herkesçe izlenmesini zorlaştıran, hazmı zor yoğun şiddet içerikli halleri yok mu bir de, düşmandan bile uzak! Filmde, şiddetin tüm halleri, o kanlı biçimiyle izleyicinin gözüne sokuluyor. Bu da bir süre sonra izleyenlerde filmin finalini beklemeden terk etme sorununu yaratabilir. Ancak iyi oyunculuklarla birlikte sürükleyici bir yapısının bulunduğunu da belirtmem gerek. Bu hafta Netflix’de gösterime giren “Bajacero”, kanımca türü sevenleri her şeye karşın belirli bir oranda tatmin edecek bir film…
Yönetmen : Lluís Quílez
Senaryo : Fernando Navarro, Lluís Quílez
Görüntü Yönetmeni : Isaac Vila
Kurgu : Antonio Frutos
Müzik : Zacarías M. de la Riva
Oynayanlar : Javier Gutiérrez, Karra Elejalde, Luis Callejo, Andrés Gertrúdix, Isak Férriz, Édgar Vittorino, Miquel Gelabert, Florin Opritescu, Àlex Monner, Patrick Criado, Ángel Solo, Jon Rod
İspanya / Aksiyon-Macera-Gerilim-Suç / 106 Dk.
Sn. Kamuran Kaya, tebrikler, teşekkürler..