20. Filmekimi sinema şöleni başladı
GÖRKEMLİ BİR AÇILIŞ
Sonbaharın sinema şöleni Filmekimi, feminist yapısı, kanlı mizahı ile öne çıkan radikal bir filmle, Altın Palmiye’li “Titane” ile açılışını yaptı. Yoğun bir sembolizm içeren, kendine özgü mizahı ve duygusallığıyla etkileyen bu zorlayıcı film rahatsız etmeyi hedefliyor. Ducournau’nun her planında görsel ustalık fışkıran, kariyerinin bu 2. filmi yoğun bir sembolizm içeriyor. Filmin yarısını kırık burnuyla çırılçıplak oynayan Agathe Rousselle ilk oyunculuk denemesinde çok başarılı.
“TİTANE”
Sonbaharın sinema şöleni Filmekimi feminist ve özgün yapısı, kanlı mizahı ile öne çıkan radikal bir filmle, Altın Palmiye etiketli “Titane” ile parlak bir açılış yaptı. Filmin yaratıcısı Julia Ducournau Cannes Festivalleri tarihinde bu ödülü “tek başına” kazanan ilk kadın yönetmen oldu. Film bir araba yolculuğunda çıkardığı sinir bozucu sesle direksiyondaki babasını huzursuz eden 7- 8 yaşlarındaki bir kızın sebebiyet verdiği trafik kazasıyla başlıyor. Ducournau izleyicilerine peşin peşin mesajını veriyor: “Sizi rahatsız edecek,huzurunuzu bozacağım.”
Filmekimi programına tazelik ve heyecan katan Ducournau’nun Avusturyalı usta Michael Haneke’yi akla getiren, rahatsız etmeyi hedefleyen, kışkırtıcı, itici bir sinema anlayışı var. Kendine özgü mizahı, gizemli ve gerilimli temposu, kaotik yapısı ve duygusallığıyla öne çıkan “Titane” rahatsız edici, zorlayıcı, ancak birçok soruyu cevapsız bırakan bir film.
Bazı eleştirmenler bu aykırı filmi özgün yapısıyla daha önce gördüklerine benzemediği için övgüye layık buldu. Özgüven patlaması yaşayan bir sanatçı olarak, Julia Ducournau‘nun her planında görsel ustalık fışkıran,kariyerinin bu 2. filmi yoğun bir sembolizm içeriyor. Filmin aile ilişkilerine değişik bir bakış açısıyla yaklaştığını da söylemek mümkün.
Julia Ducournau’nun, David Lynch’in “Eraserhead” gibi kimlik bunalımlı filmlerinden, David Cronenberg’in ünlü “Çarpışma / Crash”inden ve Bart Layton’ın “The İmposter” belgeselinden etkilenmiş olduğunu söylemek mümkün. Psikolojik ağırlıklı, metafor yüklü, Ducournau’nun elinden çıkma yaratıcı senaryosu ile “Titane”, “Kill Bill”de olduğu gibi formda Quentin Tarantino’nun filmleriyle akrabalık taşıyor.
Etkileyici bir sahneyle açılan filmde, çocukluğunda geçirdiği bir trafik kazası sonucu kafasında titanyumdan bir plaka ile yaşamak zorunda kalan Alexia’yla (Agathe Rousselle) tanışırız. Seksi bir dansçı olan Alexia’nın bir otomobil şovunda, kendisini iştahla seyreden erkeklere hünerlerini sergilerken görürüz. Babasıyla (Bertrand Bonello) yaşadığı kazanan sonra kulağının üstüne titanyumlu bir protez taşıyan Alexia’nın şiddete meyilli bir kadın olduğunu, kendisine hayran erkeklerden kaçmaktan bıktığı için onları öldürmeye başlamasıyla anlıyoruz. Cüretli bir lezbiyen sevişme sahnesinin ardından Alexia partnerini hunharca katlediyor.
İkinci sahnede özel dedektifler havaalanında yüzü morarmış bir adam bulurlar. Adam, 10 yıl önce ortadan kaybolan Adrien Legrand olduğunu iddia eder. Adrien’in babası Vincent (Vincent Lindon), 10 yıl boyunca yaşadığı kabusun artık sona erdiğini düşünerek genç adamı evine götürür. Yaşanan bu süreçten bir müddet önce, işlenen bir dizi korkunç cinayet bölgeyi etkisi altına almıştır.
Büyük bir saç tokasıyla erkek ve kadınları öldüren Alexia hamile kalınca, yine saç tokasıyla kürtaj yapmaya çalışır ama başarısız olur. Cinayetten aranan genç kadın, saçlarını traş ederek, göğüslerini bantlıyarak görüşünü değiştirir. Ve 10 yıl önce kaybolan bir çocuk olan Adrien gibi davranarak polise gider. Alexia ile Vincent’ın yollarının kesişmesi böyle olmuştur. Vincent kayıp oğlu olarak kabul ettiği Alexia’yı iş arkadaşları itfaiyecilerle tanıştırır.
Vincent gizemli bir şekilde hayatına karışan, kimliğinden şüphe duyduğu Alexia’ya “Kim olursan ol, oğlum olarak kalacaksın” derken yalnızlığını ve sevgiye olan açlığını dile getiriyor.
Julia Ducournau oyuncularına yazdığı senaryonun dışına çıkmalarını yasaklıyan ve doğaçlama imkanı tanımayan, katı kuralları olan ilkeli bir yönetmen. Deneyimli oyuncusu Vincent Lindon bu yöntemden şikayeti olmadığını söylerken “Sürekli ne yapacağım konusunda talimat almaktan çok mutluydum. Kendimi tamamen yönetmenime teslim etmiştim” diyerek bu yönetiliş yöntemini onayladığını, filmin Cannes’daki basın toplantısında dile getirmişti.
Müziğin bu derece etkili kullanıldığı az sayıda film izledim. 4 kişilik bir kadronun hazırladığı müzikler yönetmenin mizansenine müthiş katkı veriyor. Örneğin Makarena melodileri ritmiyle yaşlı bir kadına yapılan suni teneffüs sahnesi son derecede etkileyici. Filmin en güzel sekanslarının birinde, coşkulu bir müzik eşliğinde, Vincent tek başına başladığı dans gösterisini oğluyla sürdürüyor.
“Titane”ın müthiş iki başrol oyuncusu var. Daha önceleri gazetecilik, fotografçılık, mankenlik yapan Agathe Rousselle, birkaç kısa metrajlı filmde yer aldıktan sonra “Titane” ile ilk kez bir uzun metrajlı filmde yer alıyor. Karmaşık bir kişiliği canlandırdığı çok zor bir rolde olağanüstü performansıyla herkesi şaşırtıyor. Rousselle’i kırık burnuyla filmin yarısında çırılçıplak izliyoruz.
Vincent Lindon’u aile birliğini koruyamamış, karısı ve oğlu tarafından terkedilmiş, yapayalnız yaşayan,sevgisiz ve mutsuz Vincent rolünde izliyoruz. 2015’te Stéphane Brizé’nin “İnsanın Değeri / La Loi Du Marché” ile Cannes Film Festivalinde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Vincent Lindon bilinen oyun gücüyle, partneri Agathe Rousselle’in mükemmel oyununun yanında, oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyor.
Ducounau elinde Altın Palmiyesiyle yaptığı teşekkür konuşmasında, Spike Lee başkanlığındaki jüriye “Her türlü farklılığa önem verdiği ve canavarları sahneye davet etmekten çekinmediği için” teşekkür etmişti. Yönetmen kariyerinin ilk filmi olan “Grave” ile Cannes Film Festivali’nin yan bölümü Eleştirmenler Haftası’da FİPRESCİ ödülünü kazanmıştı. Film antolojiye merak saran tıp öğrencisi bir genç kızın ilk kez çiğ et yemesinden sonra yaşadıklarını anlatıyor. “Grave” ile psikolojik sınırlarımızı fazlasıyla zorlayan Ducournau’nun ardından gelen “Titan”nına BBC yılın en sarsıcı film olarak sundu.
“Titane” için İKSV ek seans koydu. Salonlara dönmek istemeyenler filmi MUBİ ‘de izleyebilecek.
Yönetmen / Senaryo : Julia Ducournau
Görüntü Yönetmeni : Ruben Impens
Kurgu : Jean-Christophe Bouzy
Müzik : Jim Williams, Séverin Favriau, Fabrice Osinski, Stéphane Thiébaut
Oyuncular : Agathe Rousselle, Vincent Lindon, Garance Marillier, Laïs Salameh
Fransa-Belçika / Bilimkurgu-Gerilim-Korku-Dram / 108 Dk.