Narsistle Aşk / L’Amour et les Forêts
TOKSİK İLİŞKİ GERİLİMİ
Valérie Donzelli’nin en olgun filmi “NARSİSTLE AŞK” vizyonda
Peri masalı olarak başlayıp kabusa dönüşen bir evliliği anlatan bu psikolojik gerilim, kişilik bozukluğu yaşayan bir erkeği ve talihsiz eşini merkezine alıyor. Kadının bakış açısıyla anlatılan film hüzün, düş kırıklığı, yalan, kıskançlık, korku, çaresizlik gibi temalarını veriyor. A. Hitchcock’u akla getiren olay örgüsüyle film izleyiciyi bir labirentin içine çekiyor.
İlk kez son Cannes Film Festivali’nin Cannes Premiere bölümünde izleyici karşısına çıkan “Narsistle Aşk / L’amour et les Forets” Filmekimi’nde Türkiye prömiyerini yaptıktan sonra 12 Ocak’ta vizyona girecek. Peri masalı gibi başlayıp kabusa dönüşen bir ilişkiyi anlatan bu psikolojik gerilim, kişilik bozukluğu yaşayan bir erkeğin ilişkinin kırılganlığına yol açabileceğini anlatıyor. Rol aldığı 100’ün üzerindeki filminde oyuncu olarak tanıdığımız Valérie Donzelli bu filmde 6. yönetmenlik sınavını veriyor. Ve gerçekçi, inandırıcı, şiirsel ve romantik bir film olan “Narsistle Aşk” ile kariyerinin en olgun, en başarılı işine imzasını atıyor.
ALTIN AYI ÖDÜLLÜ BİR SENARYO YAZARI
Alfred Hitchcock’u akla getiren olay örgüsüyle film izleyiciyi cehennemi andıran bir labirentin içine çekiyor. Eric Reinhardt’ın 2014 tarihli aynı adlı romanından alınan filmin senaryosunda, yönetmen Valérie Donzelli ile birlikte Altın Ayı Ödüllü bir kadın sanatçı var : Audrey Diwan. 2021 Venedik Film Festivalinde Fransız sanatçı “Kürtaj / L’Evenement” adlı sarsıcı filmiyle olay yaratmıştı. Yaşanmışlık kokan konusuyla filmin Venedik’teki ilk gösteriminde, bir genç kızın çaresizliğini yürek burkan bir tonla perdeye aktaran filmin bir sahnesine tahammül edemeyen izeyiciler salondan ayrılmıştı.
“Narsistle Aşk”ın senarist ikilisi mükemmel çizilmiş karakter tahlilleri eşliğinde, narsist bir sapığın karısına uyguladığı evlilik tacizine ve tecrit sürecine, inandırıcı ve kusursuz bir şekilde senaryolarında yer vermişler. İzleyiciyi bir çiftin mahremiyetine götüren film, hayatının erkeğini bulduğunu zanneden bir kadının, tehlikeli ve sahiplenici olduğu ortaya çıkan bu adamla kendini zehirli bir ilişkinin içinde bulmasını anlatıyor. Talihsiz bir kadının ustalıklı portresini çizen film, bazen kadın cinayetlerine yol açan toplumsal bir sorunumuz hakkında iyi yazılmış, iyi yönetilmiş, iyi oynanmış bir dram.
Mesleğine tutkuyla bağlı bir Fransızca öğretmeni olan Blanche’ın (Virginie Efira) yolu bir parti sırasında bir bankada çalışan Grégoire (Melville Poupaud) ile kesişince aradığı erkeğe kavuştuğunu zanneder. Onları birleştiren bağların mükemmel bir romantizm ile hızla kurulmasından sonra evlenirler. Pozitif kişilikli karısını annesi, kızkardeşi ve çevresinden uzaklaştırmak, sevdikleriyle arasındaki bağları koparmak için sinsi bir plan yapan, manipülatif ve sapkın karakterli Grégoire, aslında Blanche’ın 10 yıl önceki eski bir sınıf arkadaşıdır. Çok kilo verdiği için Blanche kendisini tanımamıştır.
Blanche çok çabuk hamile kalır. Grégoire Metz şehrine tayin edilince yaşadıkları Normandiya’dan ayrılırlar. Blanche çok sevdiği ikiz kardeşinden ayrılır. Ancak geldiği yeni şehirde kocasının kendisine yalan söylediğini anlar; tayin edilmeyip transfer edilmesini isteyen kişinin Grégoire olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Kızının doğmasından sonra Blanche’ın bir lisede iş bulmasına kocası karşı çıkar. Giderek daha sahiplenici görünen Grégoire karısının ailesiyle olan ilişkilerine sınır koyar. Kısa bir süre sonra 2. çocukları olur. Ancak Grégoire karısının hayatı üzerindeki kontrolünü genişletir, harcamalarını kontrol altına alır. Suçluluk uyandıran yorumlarda bulunarak ilişkilerinin bozulmasında karısını sorumlu tutarak, sürekli suçlamalarda bulunur.
Grégoire örnek bir baba gibi davranıp çocuklarını kendi tarafına çekmeye çalışır. Kendini boğulmuş hisseden Blanche, özgürlük bulmak için bir tanışma sitesine kaydolur ve David ile tanışır. Kendisini aldattığını anlayan Grégoire, karısı üzerindeki baskısını artırır. Sınıfta bayılan Blanche intihara teşebbüs eder. Hastaneden sonra gittiği huzurevinde içinde bulunduğu çıkmazın farkına varır. Kızkardeşi Rose’dan çocuklarını Normandiya’ya götürmesini ister. Boşanmaya kararlı olduğunu duyurduğu Grégoire gerilimi artırınca bir avukat tutar.
Kadın bakış açısıyla anlatılan filmde, aşk, düş kırıklığı, hüzün, evlilik hayatı, toksik ilişki, kıskançlık, yalan, öfke, korku, çaresizlik, çıkışsızlık gibi sayısız temanın işlendiğini görüyoruz. Romantik ve duygusal filmlerin unutulmaz ustası Eric Rohmer’in klasiklerinin huzur veren hafifliğiyle başlayan “Narsistle Aşk”, çok geçmeden kulvar değiştirip Hitchcock’vari bir gerilime dönüşüyor. Bu psikolojik gerilim filminin mizanseni için kafa yoran Valérie Donzelli Hitchcock ustanın 2 başyapıtı “Kuşlar / Birds” (1963) ve “Marnie” (1964) birkaç kez izlemek ihtiyacını duyduğunu söyledi.
2 MÜKEMMEL PERFOORMANS
Film kadın kahramanının mesleği ve karakteriyle yakın bir geçmişte izlediğimiz “Başkalarının Çocukları / Les Enfants des Autres”u akla getiriyor. Her 2 filmdeki aynı yaşlardaki Blanche ve Rachel lise öğretmenidir. Her ikisi de iyi huylu ve optimist, ancak talihsiz kadınlardır. Her iki filmde de onları canlandıran Virginie Efira’dır. Karısına cehennem hayatı yaşatan bir başka kaliteli ve etkileyici film olan “Velayet / Jusqu’a la Garde”da, boşanmak üzere olduğu karısına (Léa Drucker) ve 2 çocuğuna eziyet eden aile reisinin (Denis Ménochet) yarattığı dehşete isyan etmiştik. 2017 Venedik Film Festivali’nde Xavier Legrand’a En İyi Yönetmen ve En İyi İlk Film Ödüllerini getiren “Velayet” ayrıca 4 César Ödülünün sahibi olmuştu.
Oyunculuk, senaryo yazarlığının yanısıra iyi bir yönetmen olduğunu kanıtladığı filmde Valérie Donzelli, kamerasını bir şiddetin görünmez tanığı haline getirmedeki başarısıyla övgüyü hak ediyor. Bu samimi dramada Donzelli bir kadını, sinsi bir mekanizma aracılığıyla yavaş yavaş tuzağa düşürerek psikolojik ve fiziksel eziyet uygulayan ruh hastasını ekrana taşımada doğru tonu buluyor. TV ve sinema filmleri yönetmeni olarak da adını duyuran 50 yaşındaki Fransız sanatçının, TV dizilerinin dışında, 6 uzun metrajlı filmi var. Senaryosunu yazıp yönettiği, başrolünü üstlendiği ilk filmi “Kalplerin Kraliçesi / La Reine des Pommes” (2009) kocasından ayrılan ve intikam almak isteyen genç bir kadını merkezine alan müzikli bir drama idi.
2. filmi “Yaşam Savaşı / La Guerre Est Declarée” (2011) 2 genç ebeveynin oğullarını beyin tümöründen kurtarmak için verdikleri mücadeleyi anlatır. Söz konusu hikayeyi yaşayan aynı ebeveynler tarafından yönetilen ve oynanan bu gerçek hayat öyküsü Cannes Film Festivali’nin Yönetmenler Haftası bölünün açılışını yapmıştı. “Marguerite et Julien” (2015) Donzelli’nin Cannes’da gösterilen 2. filmiydi ve ana yarışmada yer almıştı. Yönetmenin “Narsistle Aşk”tan önceki filmi TV için yaptığı “Nona et Ses Filles” (2021) 3 kız kardeşin hikayesiydi. Valérie Donzelli hayat arkadaşı, yönetmen, senarist Jéremie Elkaim’i ilk 4 filminde başrolde oynattı.
Filmde nihayet karşısına çıkan “hayallerinin erkeği”ne aşık olan ve hızla evliliğiyle ilişkiyi pekiştiren öğretmen Blanche’ı, Belçika sinemasının en ünlü kadın oyuncusu Virginie Efira (46) canlandırıyor. Efira, hayatının en büyük düş kırıklığını yaşayan, özgürlüğü kısıtlanan Blanche’da, mağdurların tüm sıkıntılarını bakışlarıyla ifade etmeyi başarıyor. Son yıllarda “Elle”, “Benedetta”, “Sibyl” gibi kaliteli filmlerde Paul Verhoeven, Justine Triet gibi yönetmenlerle çalışarak uluslararası şöhreti yakalayan Efira, hem Blanche’ı hem ikizi Ruse’u oynuyor. Zor partnerle ilişki konulu filmde toksik ilşki yaşadığı kocasının narsist yüzünü keşfeden talihsiz kadın rolünde mükemmel performansıyla Efira filmin yükünü omuzlarında taşıyor.
Filmde Grégoire’ın görünüşteki sakinliği altında hasta ruhlu, karanlık, her şeyi kontrol ettiğini düşünen bir canavar yatmaktadır. Bu psikopat karakteri ustalıkla canlandırırken izleyiciyi korkutup nefretini kazanan Melville Poupaud (50) rolünün hakkını veriyor. François Ozon başyapıtı “Veda Vakti / Le Temps qui Reste”ten tanıdığımız Fransız oyuncu, “Velayet / Jusqu’a la Garde”da tam zıt bu rolde iyi adamı canlandırmıştı. Eric Reinhardt’ın 2014 tarihli romanının erkek kahramanı, metoo yıllarından bu yana hakkında en çok konuşulan “narsist sapık”a çok benziyor. İçerdiği konuyla ilgili, filmin Türkçe ismi, Fransızca orijinal roman ve filmininkinden daha isabetli seçilmiş
Yönetmen : Valérie Donzelli
Senaryo : Valérie Donzelli
Görüntü Yönetmeni : Laurent Tangy
Müzik : Gabriel Yared
Oyuncular : Virginie Efira, Melvil Poupaud, Dominique Reymond, Romane Bohringer, Virginie Ledoyen, Marie Rivière, Guang Huo, Laurence Côte, Bertrand Belin, Philippe Uchan, Zoé Lenoir, Arthur Thunin
Fransa / Gerilim-Dram / 105 Dk.
Viktor Beyin harika yorumu bir sinema tarihi dersi niteliğinde önceki örnekleriyle birlikte çok doyurucu. Bunu alkışlamakla birlikte filmin içeriğinin bu kadar anlatılmasına karşıyım, filmi izleyeceklere de biraz gizem ve heyecsn bırakılmalı