Cameron Post’a Ters Terapi / The Miseducation of Cameron Post
2018 Sundance Drama Büyük Jüri Ödülü
2018’de Sundance Film Festivali, Amerikan Drama dalında Jüri Büyük Ödülüne layık görülen, yönetmen Desirée Akhavan’ın Emily M. Danforth’un aynı adlı romanından uyarladığı “Cameron Post’a Ters Terapi”, 1993’de geçen, alçakgönüllü ve dokunaklı bir “coming of age / olgunlaşma, rüşte erme” öyküsü.
Akhavan ve senaryoyu birlikte yazdığı Cecilia Frugiuele, 2012’de yayınlanmış olan romanın ilk bölümünde 12 yaşında olan Cameron Post’un eşcinselliğini yeni yeni keşfederken, annesiyle babasını bir araba kazasında kaybetmesini, muhafazakâr halası Ruth’la babaannesinin onun yanına yerleşmesini atlayarak, filmi doğrudan lise bitirme yıllarında başlatıyor. Cameron’un (Chloë Grace Moretz) Coley’e aşkına karşı taraf da ilgisiz kalmayınca başlayan birliktelik, mezuniyet balosu gecesi, Cameron’un erkek arkadaşının iki genç kızı bir otomobilin arka koltuğunda sevişirken yakalamasıyla alt üst olur.
Olaydan haberdar olan, evanjelist halası, eşcinselliğinden inanç ve dua ile arınacağı, onun gibi “günahkâr” bir düzine yeniyetmenin inzivada tedavi edildiği bir “dönüşme kampı” olan Tanrının Vaadi’ne götürür.
Bu andan itibaren film, “Guguk Kuşu”nun bir eşcinsellik dönüştürme kampında geçen traji-komik uyarlaması olarak gelişmeye başlar. “Guguk Kuşu”nda, akıl hastanesi sakinlerinin zayıflıklarından faydalanarak, tacizle, aşağılamayla üstünlük ve güç kazanan Hemşire Ratched yerine Tanrının Vaadi’nde buz gibi gülümsemesiyle, henüz cinsel kimliklerini tam olarak hazmedememiş ergenlerin beynine eşcinselliğin günah olduğu fikrini yerleştiren, yaptıklarından ve kendilerinden nefret etmelerini sağlayarak onlara hükmeden Dr. Lydia March (Jennifer Ehle) vardır.
Üstelik, kendi oluşturduğu metotla kampı onunla beraber yöneten kardeşi Peder Rick’i (John Gallagher Jr.) eşcinselliğinden “kurtarmış” olan Lydia, bu sapık arzulardan inanç ve dua ile gerçekten kurtulunabileceğine inanan iyi bir Hristiyan.
Lydia’nın cehaleti, bundan bir-iki yıl önce eşcinselliğin hastalık olduğunu iddia etmiş olan çok üst düzey bir yetkilimizinkinden de tehlikeli. Bizimki büyük olasılıkla,1973’te Amerikan Psikiyatri Derneği, 1975’te de Amerikan Psikoloji Derneği ve 1990’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından eşcinselliğin “hastalıklar” listesinden çıkarıldığını bilmiyordu. Bilim insanı hekim Dr. Lydia March’ın 1993’deki bakış açısının temelinde bilgisizliğin yatması mümkün değil. Olsa olsa yirmi yıla yakındır kabul edilmiş bir gerçeği dini bağnazlığı yüzünden göz ardı etmektedir ki, bu da, filmin ana fikrini yirmi beş yıl ötesinden günümüze bağlayarak, Amerika’da ve dünyanın birçok yerinde hâlâ ayırımcılığın, ötekileştirmenin, devam etmekte olduğunu bir kez daha eleştirmektedir.
Şahsen, filmin Türkçe adındaki ters terapi yerine özgün ismindeki miseducation / yanlış eğitim’i yeğliyorum. Tanrının Vaadi’nin programına sağlıklı bir şüphecilikle yaklaşan Cameron’a olsun, “mahalle baskısı” sebebiyle değişmek, düzelmek isteyen bütün diğer yeniyetmelere olsun, onları kendilerinden utandırarak boyun eğmeye zorlayan programın tamamı yanlış.
“Sizin yaşınızdayken yaptıklarımızı bozmaya çalışıyoruz” der İncil eğitmeni. Gençlerin kaybolmasını engellemeye değil, daha da kaybolmalarına sebep olabilecek, hiçbir soruyu açıkça cevaplamayan, şık, süslü hoş ama boş bir laf.
Allahtan, bu palavra eğitimin “yemeyen” bir-iki kişi vardır. Ormanda yetiştirdiği esrarı takma bacağında saklayan ampüte “Jane Fonda” nın (“American Honey”de keşfettiğimiz Sasha Lane) ve birlikte ot içtiği kankası Amerikan Lakota yerlisi Adam’ın (Forrest Goodluck) dostlukları bu anlamsız ortamda Cameron’un gerçeklikten uzaklaşmasını engeller.
Desirée Akhavan, değişeceklerine inanmaya çalışan ama bilinçaltlarında değişemeyeceklerinin farkında olan gençlere sevecenlikle yaklaşırken, diğer tarafa da anlayışla bakmaya çalışıyor.
Öğrencilerini bir zamanlar kendisini güçlendirmiş olan programla yönlendiren Peder Rik, bastırılmış gerçekler beklenmedik bir dramatik olaya sebebiyet verdiğinde, samimiyetle inanmak istediği bir gerçeği öğretmeyi arzu ettiğini, ama arzu etmenin yetmediğini fark ettiğinde ağlamaya başlar. Aslında kızmamız gerekir ama, ilk kez bu yanlışları öğreten adam değil, hırslı ablasının yanlış eğitiminin sayısız kurbanlarının birincisi olduğunu fark edip acımayla, merhametle bakarız ona.
Küçük bütçeli, iddiasız, ama önemli bir konuya yalın ve başarılı bakışıyla etkileyici bir film. Dört dörtlük takım oyunculuğu da cabası.