Aniden /  Suddenly

Kaybolduğunda Bulmak

“Aniden”, senaryo, kurgu, yönetmenlik, teknik ve müzik gibi birçok açıdan başarılı bir film. Başta, Reyhan karakterini canlandıran ve duru oyunculuğu ile göz dolduran Defne Kayalar olmak üzere tüm oyuncular rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Filmin mekan seçimlerinden müziğine kadar tüm unsurları birbirini tamamlar şekilde ahenk içerisinde.. Bazı sekanslardaki kopukluklar dahi filmin bütünlüğü içerisinde anlam kazanıyor. Tüm bu sebeplerle izlenmeye değer ve izlenmesi gereken bir film.

OrtaKoltuk Puanı:

 

Kumun Tadı” ve “Kıyıdakiler” isimli filmleri ve “Ben ve Nuri Bala” isimli ödüllü belgeseli ile tanıdığımız Melisa ÖNEL’in yönetmenliğini üstlendiği ve Feride ÇİÇEKOĞLU ile senaristliğini paylaştığı, Dünya Prömiyerini Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde yaparak ülkemizde 22 Aralık tarihinde gösterime giren ve birçok sinema mecrasından ödülle dönen “Aniden” filmi geçtiğimiz günlerde MUBİ platformu üzerinden izleyicilere servis edilmeye başlandı.

Başrollerinde Defne Kayalar, Öner Erkan, Şerif Erol, Ayşenil Şamlıoğlu’nun yer aldığı filmde, Dilan Çiçek Deniz konuk oyuncu olarak bulunuyor. Beraberinde, filmin oyuncu kadrosunda Aysel Yıldırım, Mehmet Bilge Aslan, Esra Kızıldoğan’a ve çocuk oyuncu Su Çeper’e de rastlamak mümkün. “Aniden Film” ve “Vigo Film’in” yapımcılığında gerçekleştirilen ve Türkiye-Almanya-Sırbistan ortak yapımı olan bu film, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nden de yapım desteği edindi.

Aniden”, senelerdir Hamburg’da yaşayan 40’lı yaşlarındaki Reyhan’ın, son 6 aydır İstanbul’da yaşamakta iken Hamburg’a dönmesine kısa süre kala koku alamadığını fark etmesi ve yaşadığı sorunun adını koyabilmek için bir sağlık kuruluşunda yaptırdığı tetkikler neticesinde önemli bir sağlık problemi yaşıyor olabileceğini öğrenmesiyle başlıyor. Reyhan ise hastalığı ile alakadar olmak yerine İstanbul’daki geçmişine yönelmeyi tercih ediyor.

Koku Alamamak mı Hatırlayamamak mı?

Koku alamadığını fark eden ve ciddi bir sağlık sorunu yaşıyor olma ihtimali beliren Reyhan, balıkları kokluyor. Kokusunu alamıyor. Geçmişinden gelen bu balıkçı kızın ve balıkların kokusunu alamaması Reyhan’ı paniğe sürüklüyor. Sonra eve gidiyor ve yatakta eşini kokluyor. Eşinin de kokusunu alamıyor. Kokusunu alamamak doğru bir ifade değil belki de. Reyhan koku alamamaktan ziyade hissedemiyor. Hatırlayamıyor. Kim olduğunu, ne istediğini, bir yere ait olup olmadığını.. Bunları yapamadığını ve hastalığından dolayı yapmak için ne kadar zamanı kaldığını kestiremediğini anladığında ise gitmek istiyor. Evinden, eşinden, ailesinden.. Kısacası hayatından. Gitmek istiyor, kendisini bulmak için. Gidişinden kimseyi haberdar etmeyerek ve kendisini hükümsüz kılarak kaybolma yolunu seçiyor.

Reyhan’ın hastalığının “koku alamama” belirtisi ile ortaya çıkışı ve kaybolarak bulmaya çalışma süreci filmin tesadüfi yönlerinden değil. Koku alma duyusunun bilinen en eski duyumuz olması, diğer tüm duyuların beynin talamus bölgesine uğrayıp filtreleme işleminden sonra beynin gerekli bölgesine sevk edilmesine karşılık koku alma duyusunun doğrudan koku alma soğanına ulaşması, herhangi bir filtrelemeye maruz kalmadığı için bilince ulaşamama olasılığının azlığı ve koku alma soğanının beynin hafıza merkezleriyle yakın ilişkili hatta kendi üzerinde bazı hafızaları depolayabiliyor olması bakımından koku alma duyusu ve hafıza arasında güçlü bir bağ var. Bu bağ, Reyhan’ı geçmişini hatırlayabilmek için arayışa girmeye itiyor ve koku alamama sorunu bir kimlik ve aidiyet sorununa dönüşüyor.

Yeniden Hatırlamak ve Özgürleşmek için Geçmişin İzlerini Sürmek 

Henüz 12 yaşında iken başarılı bir çocuk patenci olan Reyhan’ın, kaybolma kararı almadan evvel ailesi ile yaşantısına ve nasıl bir ebeveyn tutumu altında yetiştirildiğine baktığımızda; istek ve arzularının ebeveynleri tarafından dikkate alınmadığını, arkadaş seçiminin hatta cinsel yöneliminin ailesi tarafından hoş karşılanmadığını, profesyonel bir patenci olma hayalinden vazgeçmesine neden olan geçirdiği kaza sonucunda Almanya’ya taşınarak anne ve kız kardeşinden ayrı bir yaşam sürdüğünden bu ilişkileri hiçbir zaman istediği şekilde geliştirmesine olanak tanınmadığını, ablası ve kız kardeşi arasında kurulan koalisyonda kendisine yer bulamadığı için ister istemez kaçıngan bir bağlanma stili benimsediğini ve kendinden menkul şahsi niteliklerinin ve yaralarının kabul görmeyişine bağlı annesine dönük “onaylanma” ihtiyacını bir türlü gideremediğini görüyoruz.

Eşi ile birlikte yaşadığı evden ayrıldıktan sonra, annesi ve kız kardeşinin yaşadığı evin üst katında bulunan eski evlerinde kalmaya başlayan Reyhan, buradaki eşyalar aracılığıyla geçmişine varmaya çalışıyor. Tozlanmasın diye üstü kapatılan eşyaların üzerindeki örtülerin kaldırılması, sembolik manada geçmişin üzerindeki örtünün kaldırılmasına denk düşüyor. Her ne kadar duyamasa da hissedemese de koklamaya devam ediyor. Artık farelerin dolaştığı ve ilaçlama yapıldığı için annesi ve kız kardeşi tarafından yoğun bir kokunun mevcut olduğunun ve uzun süre kimsenin barınamayacağının belirtildiği bu evde gizlice kalmaya teşebbüs edişi, Reyhan karakterinin örüntü olarak da kimsenin olmayı yeğlemeyeceği bir pozisyon ve rolde bulunduğunun vurgusunu içeriyor. Annesi ve kız kardeşine fiziksel mesafe açısından yakın duygusal mesafe açısından ise bir o kadar uzak olan gizlice kaldığı bu evin anahtarlarına sahip olmayışı ve eve girebilmek için binaya girecek birisini kapı önünde bekleyişi aidiyet sorununun bir yansıması gibi.

Yaşamına Seyirci Olmak

Filmin birçok sahnesinde İstanbul’un arka sokaklarında dolaşıyor Reyhan. İnsan kalabalığının ortasında anonimliğinden rahatsızlık duymuyor. Tango gecelerine katılıyor izleyici olarak. Dans pistinin ortasında dans eden kişi olmak istemesine rağmen. Tango yapanların hayatın ritmini aksamadan yakalıyor olmalarına imrenerek bakıyor. Aksayan bacağının tango müziğine uyum sağlayamayacağını düşünerek. Tangonun müziğini hayatın müziği, aksayan bacağını ise yaşamsal kapasitesi ile bağdaştırıyor. Olmadığı ve olduramadığı tarafların onu hüzünlendirmesine müsaade ederek..

Ait Olamayanlar Durağı : Oteller

Yeni bir hayat kurmak istiyor Reyhan. Almanya’dan alışkın olduğu otel yöneticiliği için eski işinde deneyimlediğine kıyasla köhne sayılabilecek bir otele iş başvurusunda bulunuyor. Maaşı gibi işe ait şartlarla ilgilenmemesi, kimliğinin yanında bulunmaması ve kalacak yerinin olmaması gibi detaylar otelin sahibi Behçet’in şüphelenmesine neden olsa da, Reyhan’ın iş başvurusunu kabul ediyor. Behçet, yer yer agresif davranan fakat geleneksel ve yufka yürekli bir adam. Behçet’in bozuk olanı tamir etmediği, eskiyeni yenisi ile değiştirmediği ve ismini koymadığı kediyi beslediği bu köhne otelde iyi hissediyor Reyhan. Yaraları ve duyumsadığı eksiklikler gözüne daha az çarpar hale geliyor. Otel çalışanlarının ve sakinlerinin de yaşamlarına tam oturamayışları ve yer çekimine karşı koyamayışları tanıdık bir duyguyu hatırlatıyor. Ete kemiğe ve hatta çizilen bir resmi üzerine kimliğe büründüğünü hissediyor onların yanında.

Koku Dışındaki Duyular

Otelin çamaşırhane hizmetinden faydalanan görme engelliler vakfının gönüllüleri ile yolu kesişiyor Reyhan’ın. Vakfa uğramaya başlıyor öğle araları ve iş çıkışlarında. Vakıfta tanıştığı Ömer ise Reyhan’la kurduğu ilişki bakımından diğer gönüllülerden sıyrılıyor. Kendisi de görme engelli olan Ömer; genç, yakışıklı, nezaketli ve vakfa gelen çocuklarla imrenilecek bir iletişime sahip. Ömer, Reyhan’ın nereli olduğu, nerede yaşadığı ve evinin adresinin ne olduğu gibi kendisinin de oldukça ikileme girdiği ve kimlik çatışmasına düştüğü konulara temas etse de “Bir eşya olsaydın ne olurdun?” gibi sorularıyla kişinin kendisini tanımlamasının başka yolları olduğunu anımsatmaktan geri durmuyor. Reyhan, Ömer ile beraber, doğayla ve yaşamla iletişim kurmanın farklı biçimlerini fark ediyor. Koku alamadığını fark etmek gibi hüzünlü bir fark ediş değil bu fark edememe. Umut ederek, duyumsayarak, huzur bularak ve hissederek. Göremediği yerde dokunuyor, kokluyor ve işitiyor Ömer. Reyhan’ın eksiklik olarak adlandırdığı bacak aksamasının, onu eşsiz kılan bir tını olduğunun altını çizerek.

Yüzleşme

Hastalığını kör bir noktada bırakarak ve yok saymaya çalışarak yeni hayatını sürdürmeye devam eden Reyhan’ın eşi ve ailesi tarafından çalıştığı ve yaşadığı otelin ifşalanmasının ardından Reyhan kendini bilinmezliğin getirdiği sokaklara atıyor ve adına düzenlenmiş “kayıp” ilanına rastlıyor. Yaşamı boyunca kim olduğunun başkalarınca söylenmesine izin veren Reyhan, “kayıp” olarak güçlü ve vurucu bir tanımlama ile karşılaştığında bir yüzleşme içerisine giriyor. Kaybolma, eşinin ve ailesinin kendisini yerleştirdiği bir kavramdan çok kişisel bir tercihe dönüşüyor. Reyhan bu defa adını kendisi koyuyor. Kayıp, çünkü bulunmak istemiyor. Kayıp değil, çünkü kendini buluyor.

Sonuç

“Aniden”, senaryo, kurgu, yönetmenlik, teknik ve müzik gibi birçok açıdan başarılı bir film. Başta, Reyhan karakterini canlandıran ve duru oyunculuğu ile göz dolduran Defne KAYALAR olmak üzere tüm oyuncular rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Filmin mekan seçimlerinden müziğine kadar tüm unsurları birbirini tamamlar şekilde ahenk içerisinde.. Bazı sekanslardaki kopukluklar dahi filmin bütünlüğü içerisinde anlam kazanıyor. Tüm bu sebeplerle izlenmeye değer ve izlenmesi gereken bir film. Şimdiden herkese iyi seyirler.

Yönetmen : Melisa Önel

Senarist : Feride Çiçekoğlu, Melisa Önel

Görüntü Yönetmeni : Meryem Yavuz

Kurgu : Özcan Vardar

Müzik : Branislav Jovancevic

Oyuncular : Defne Kayalar, Öner Erkan, Ayşenil Şamlıoğlu, Şerif Erol, Dilan Çiçek Deniz, Aysel Yıldırım Esra Kızıldoğan, Mehmet Bilge Aslan, Su Çeper

Türkiye / Dram / 115 Dk.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz