Boğa Boğa

Festival ulusal yarışmasında yer alan filmleri vizyona girdiklerinde irdeleyeceğimi daha önce belirtmiştim. Festivalin hemen peşinden, sıcağı sıcağına Netflix’de yayına giren, Onur Saylak ile Hakan Günday’ın yeni ortak çalışması “Boğa Boğa” ile başlıyorum.

“Boğa Boğa”, sadece gerilimli bir televizyon filmi olarak değil, satırlar arasının a okunması gereken bir metin gibi izlenmeyi hak eden çok ilginç bir film. Kıvanç Tatlıtuğ’un karmaşık ve negatif Yalın’a getirdiği, karakterin tüm katmanlarını ustalıkla açığa çıkaran yorumu, kanımca oyunculuğunun doruk noktası.

OrtaKoltuk Puanı:

 

1977 doğumlu oyuncu, yönetmen eğitmen Onur Saylak, sinema kariyerine çok başarılı bir oyuncu olarak başlamış, 2015’te kısa filmi “Ormanda” ile yönetmenliğe de geçiş yapmış. O filmin senaryo yazımında birlikte çalıştığı ünlü romancı ve oyun yazarı Hakan Günday ile işbirliğini, yönettiği ilk uzun metrajı “Daha” ile, televizyon mini – dizileri “Şahsiyet” ve “Uysallar”da da sürdürmüş.

2017 sezonunun en başlarında vizyona giren, belki de bu erken vizyon tarihi yüzünden hak ettiği ilgiyi tam olarak bulamayan “Daha” tartışmasız bir baş yapıttı. Reyting zırvaları yüzünden finali aceleye getirilmiş olsa bile “Şahsiyet” de çok sağlam bir işti. Müthiş başarılı “Uysallar”, çok sayıda izleyiciyle birlikte benim de son yıllarda Netflix’de yayınlanan en iyi dizilerden biri olduğunu düşündüğüm bir çalışmaydı. Bu sebeple ikilinin son ortak çalışması “Boğa Boğa”yı büyük heyecanla bekliyordum.

Filmin öyküsü bildik bir suç-gerilim öyküsü gibi geliştikçe, hatta bazen inandırıcılıktan kopup absürt gerçeküstü görünüm kazandıkça, “Boğa Boğa”yı şaşırarak, biraz da hayal kırıklığına uğrayarak izledim. Fakat beklenmedik çarpıcı finalinin ardından geriye dönerek, hatta kimi sekansları Netflix’de bir kez daha seyrederek, izlediklerimi bir daha irdelemek ihtiyacını hissettim.

“Boğa Boğa” ile ilgili görüşlerimi aktarmadan önce, yazımın bundan sonrasında “spoiler” vermek zorunda olacağımı belirtir, haklı olarak sürprizleri önceden bilmek istemeyen izleyicilerin, yazının devamını filmi seyrettikten sonra okumalarını öneririm.

Boğa Boğa” Yalın (Kıvanç Tatlıtuğ) ve eşi (Funda Eryiğit) yeni bir hayata başlamak amacıyla, yaşamakta oldukları İstanbul’u terk ederek Yalın’ın Assos’taki baba evine taşınmasıyla başlar. Ancak geldikleri ilk günden itibaren köylüler Yalın’a olumsuz ve tehditkâr biçimde davranırlar. Beyza’nın izlemekte olduğu haber programı aracılığıyla, Yalın’ın ortağı olduğu bir şirketin Banker Kastelli benzeri bir dolandırıcılık skandalına karıştığını öğreniriz. Büyük olasılıkla muhbirlik de yapmış olan Yalın, 10 günlük bir gözaltından sonra, tabii ki yurt dışına çıkması yasaklanarak serbest bırakılmıştır.

Assos’un yerleşik halkının büyük bölümü Yalın’a güvenip tüm birikimlerini, hatta arsa ya da araba satarak kazandıklarını onun şirketine yatırmış, olay sonrası beş parasız ve / veya borç içinde yaşamak zorunda kalmıştır. Bu sebeple Yalın’a karşı tepkilerin şiddeti hızla artar ve bir hediyelik bakmaya gittiği eskici / antikacı mekânındaki genç Cevdet (Kerem Arslanoğlu) onu iple boğmaya kalkışır. Cevdet’in öldürme amaçlı saldırısından güç bela kurtulan Yalın, kafasına bir heykel başıyla vurarak onu öldürür.

Bu sahne ile filmin adının bir matadorla, önce kışkırttığı sonra da katlettiği hayvancağız ile ilgili olmadığı, boğmak, boğulmak nefessiz kalmak metaforuyla bağlantılı olduğu belli olur. Zaten filmin İngilizce adı “Chokehold” de boğmaya teşebbüs etmek, nefessiz bırakmak anlamlarına gelen bir sözcüktür.

Bu öldürme olayı köy halkıyla arasındaki gizli savaşta Yalın’ın gerçekte nasıl biri olduğunu, sadece kendini korumak için değil, belki hep kendisini haklı bulduğundan, belki karakter bozukluğundan, belki de sadece bunu yapmak istediğinden öldürmekten, ve de yeniden öldürmekten çekinmeyeceğini açığa çıkarır.

Gerçekten de Yalın göründüğünden çok daha karmaşık bir karakterdir. Dolandırıcılıkların ortaya çıkmasından sonra Yalın’ın İstanbul’da kalmaması doğaldır ama, yeni bir hayat kurmak için kimsenin yüzünü görmediği bir yeri değil, herkesin onu tanıdığı, üstelik büyük olasılıkla onun yüzünden zarar gören çok sayıda insanın bulunduğu bir yeri seçmesi, belki de bilinç altında cezalandırılmayı bekleyen sadist-mazoşist bir davranıştır. Cevdet onu “boğa boğa” öldürmeye kalkmıştır ama, Yalın omu nefsi müdafaa olarak değil, elinden kurtulduğunda yüzüne tükürdüğü için öldürmüştür. Munis, medeni, eğitimli görünümünün, büyük aşkla bağlı olduğu eşine sarılıp ağlamasının altında, dizginlenmesi zor bir öfke, hem kendine hem etrafına bir saldırma dürtüsü yatmaktadır.

Boğa Boğa” bir yandan bu karmaşık kişiliği ortay çıkaracak ipuçları verirken, diğer yandan da toplumun iki yüzlülüğüne, çıkarcılığına, çok sağlam bir eleştiri getirir.

Yalın, hem sayısız insanın dolandırıldığı sisteme bilinçli olarak katıldığı, hem valiz dolusu euro ile yurt dışına kaçmayı planlayan bir suçlu, hem de birkaç kişiyi öldürmüş bir katildir ama, özellikle filmin çarpıcı finalinde hiç kimsenin sütten çıkmış ak kaşık olmadığı ortaya çıkar.

Ortada sus payı olarak bir küfe dolusu euro dururken, husumet ve düşmanlıkların neredeyse tümü unutulur, Yalın’la fiilen sorunu olan yetkili jandarma komutanı, kayıp kişilerin büyük olasılıkla karşı Yunanistan’a kaçmış olduklarını söyler, hatta filmin başından beri Yalın’a havlayan köpek bile gelip onun dibine oturur.

Bu kapkaranlık öyküyü benzersiz bir kara mizah tadıyla sonlandıran sekansın bitiminde seyirciyle film arasındaki o görünmez duvar yıkılır, ekrandakiler gözümüzün içine “siz olsaydınız da bizden farklı davranmazdınız “ dercesine bakarken, final jenerik, Yalın’ın can çekişen son kurbanının son kısık nefesleri eşliğinde akmaya başlar.

Filmin, Hakan Günday’ın şaşırtıcı ve ilginç senaryosu dışında çok sayıda başka artısı da vardır. Görüntü Yönetmeni Feza Çaldıran, hem her karesi çerçevelenecek kadar etkileyici hem de her anı tedirgin edici olağanüstü bir görsellik yaratmıştır. Kendi de oyunculuktan gelen Onur Saylak’ın oyuncu yönetimi dört dörtlüktür. Tüm yan roller müthiş başarılıdır. Tiyatroda, sinemada ve televizyonda aynı olağanüstü başarıyı göstermiş olan Funda Eryiğit tek kelimeyle mükemmeldir.

Basketbolden ve özellikle mankenlikten gelmiş çok sayıda yakışıklı oyuncu gibi avantajlı fiziği yıllarca yeteneğinin önüne geçen, sadece 10 yıldan beri o da “Kelebeğin Rüyası” sayesinde oyuncu olduğu kabul edilen Kıvanç Tatlıtuğ, bence ta “Aşkı Memnu” dan beri çok iyi oyuncu olduğunu ispatlamış bir aktördür. Bugüne kadar sorunları olsa da çoklukla pozitif karakterleri canlandırmış olan Tatlıtuğ’un karmaşık ve negatif Yalın’a getirdiği, karakterin tüm katmanlarını ustalıkla açığa çıkaran yorumu, kanımca oyunculuğunun doruk noktası.

Sonuç olarak “Boğa Boğa”, sadece gerilimli bir televizyon filmi olarak değil, satırlar arasının a okunması gereken bir metin gibi izlenmeyi hak eden çok ilginç bir film.

Yönetmen : Onur Saylak

Senaryo : Hakan Günday

Görüntü Yönetmeni : Feza Çaldıran

Kurgu : Ali Aga

Özgün Müzik : Utku Şilliler, Uygur Yiğit

Oyuncular : Kıvanç Tatlıtuğ, Funda Eryiğit, Gürgen Öz, Müge Bayramoğlu, Onur Gürçay, Aşkın Şenol, Hayat van Eck, Kerem Arslanoğlu, Onur Akgülgil, Ahmet Baki Kurtuluş, Nadi Güler

Türkiye / Gerilim-Dram / 112 Dk.

3 YORUMLAR

  1. Merhaba ,
    Film kasvetli bir ortamda geçiyor,oyuncular hikayenin hakkını vermiş ,elbette Kıvanç’ı izlemek ayrı bir keyif çünkü oyunculuk konusunda artık zirvede kendisi.Film size gerilimi iyi geçiriyor,hatta çok güzel göndermeler,paraya tapanlar ve para yüzünden insanların nasıl insanlıktan çıktığını ve yine para yüzünden bir insan bir canavar nasıl olunduğunu çok net gözler önüne seriyor.Onur Saylak’a teşekkür ederim.

CEVAPLA

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz